Tarım ülkesi Türkiye ve tarım şehri dedikleri Manisa çiftçisi bugün üretim yapamıyor hale geldi. Çünkü hükümet, tarımı baştan itibaren çok fazla önemsemedi. Göstermelik destekler, bol keseden verilen vaatler ve kameralar önünde verilen sözler, bir türlü aşılamayan prosedürler, ne ekeceğini bilmeyen çiftçiler var, ama sahada hiçbir şey yok. Çiftçi ayakta kalmak için değil, batmamak için mücadele ediyor.
Yıllardır "yerli ve milli tarım" söylemleriyle oy devşirenler, iş icraata gelince ortadan kayboldu. Mazot olmuş ateş pahası, gübre altınla yarışıyor, ilaç fiyatları ithal para birimine endeksli. Emeğiyle üretmek isteyen çiftçiye ise sadece borç ve icra düşüyor. Manisa, Türkiye’nin bereketli topraklarının kalbi. Ancak bu topraklarda emek veren çiftçi bugün kaderine terk edilmiş durumda. Et, peynir, süt fiyatları uçarken; yem, mazot, gübre ve ilaç gibi temel üretim girdileri cep yakıyor. Kuraklık da cabası. Çiftçi, her gün artan maliyetlerle boğuşuyor ama emeğinin karşılığını alamıyor.
Hükümetten ise hâlâ somut bir destek yok. Son üç yılda mazot fiyatları %70 artarken, gübre maliyetleri iki katına çıktı. Bu yalnızca ihmal değil; düpedüz bir vefasızlıktır!
TEKELLERİN ÇİFTÇİYE DAYATMASI: EMEĞE ZULÜM
Üzümden domatese, mısırdan pamuğa… Manisa’nın en önemli ürünlerinde fiyatları birkaç büyük firma belirliyor. Piyasa adaletsizliği diz boyu! “Geçen yıl 10 ton gübre alıyordum, bu yıl yarısını bile alamıyorum” diyen Hasan Amca’nın sesi aslında binlerce üreticinin feryadı.
Tarlada ürün çürürken, aracılar ve fabrikalar kârlarına kâr katıyor. Devlet bu tekelleşmeye sessiz kalamaz!
YETKİLİLERİN SESSİZLİĞİ: DERİN BİR İHMAL
Valilik, ziraat odaları, belediyeler, STK’lar, sanayi odaları ve üniversiteler… Hiçbiri sahaya inmiyor. Sorunlara kulağını tıkamış, lüks makamlarında konfor içinde oturuyorlar. Çiftçinin feryadı karşısında susan bu kurumlar, er ya da geç vicdanlarına hesap verecek.
YATIRIMLAR BAŞKA YERLERE, ÇİFTÇİ AÇLIK SINIRINDA
Manisa’da tarım her geçen gün kan kaybediyor. Bütçeler sanayi yatırımlarına aktarılırken, çiftçi açlık sınırında yaşam mücadelesi veriyor. Sanayi patronlarına akan desteklerin yanında çiftçi yok sayılıyor. Bu açıkça bir adaletsizliktir!
HÜKÜMET TARIMDA SINIFTA KALDI
Tarım Bakanlığı son yılların en çok değişen bakanlığı oldu. Sürekli değişen isimler, tutarsız politikalar, kopuk yönetimler... Her gelen bakan umut oldu ama sonuç yine hüsran. Bu kararsızlık, çiftçiyi derin bir krizin eşiğine sürükledi.
ÇÖZÜM ZAMANI: ARTIK HAREKETE GEÇİN!
Manisa’nın gerçek evlatları toprağı işleyen çiftçilerdir. Onları görmezden gelmek, bu ülkenin geleceğine ihanettir.
Mazot, gübre gibi temel girdilerde fiyat dengelenmeli, Piyasa tekelleri sıkı şekilde denetlenmeli, Üreticinin sesi duyulmalı, Tarımda güçlü ve koordineli bir yapı oluşturulmalıdır. İhracat Bakanlığı benzeri bir yapı kurulmadan bu süreç sağlıklı işlemez. Hala etrafımızda ne ekeceğini, hangi ürünü yetiştireceğini bilmeyen çiftçimiz dolu. Artık neyi, hangi ürünü kimler hangi bölgeler yetiştirecek bunlar net bir şekilde belirtilmeli.
BUGÜN ÇİFTÇİYİ GÖRMEYENLER, YARIN AÇLIKLA YÜZLEŞECEK
Çiftçinin sesi sustuğunda, sofralar boş kalacak. Bu sadece ekonomik değil; sosyal, kültürel ve toplumsal bir felakettir. Bugün siyasi rehavet, pahalı makamlar ve gösterişli hayatlar, çiftçiyi görmeyi engelliyor. Ama bu lüksün bedelini ülke ve Manisa çiftçisi ağır ödüyor. Yarın kıtlık olduğunda telefonların, tabletlerin, arabaların, evlerin yenmeyeceğini anlayacaksınız! ama iş içten geçmiş olacak.
BU İHANETİ KABUL ETMEYİN!
Manisa çiftçisi yalnız değildir! Halk olarak onların yanındayız. El ele vererek, emeğin hakkını alana kadar mücadele edeceğiz. Toprak ana ağlıyor, çiftçi feryat ediyor!
Ya şimdi duyarsınız…
Ya da her şeyi kaybedersiniz!@@