GÜRBÜZ BATTAL

Tarih: 01.10.2023 11:26

ALTINDAN ÇAPANOĞLU ÇIKMAK

Facebook Twitter Linked-in

 

 

 

Giriştiğimiz bir işte şüpheye düştüğümüzde, bir tehlike veya bir sorunla karşılaştığımızda  
 

“ Bakalım altından ne Çapanoğlu çıkacak” der ve çekingenlik duyarız.
 

Bu sözün nereden kaynaklandığını anlamak için biraz tarihe bakmakta yarar var.
 

Rivayet olunur ki Yozgat şehrinin kurucusu Ahmet Paşa, 1764 yılında Sivas valisi iken azledilir. Yerine büyük oğlu Mustafa Bey, onun yerine de kardeşi Süleyman Bey geçer.
 

Süleyman Bey, Ankara, Elazığ, Kayseri, Amasya, Maraş ve Tarsus’u yönetimi altına alır.  
 

“ Çapanoğlu”  adını her tarafa yayar.
 

Çapanoğlu adı halk arasında olduğu gibi devlet katında da meşhur olur.
 

Devlet tarafından ‘ Bozok’ bölgesinin asayişini sağlamak ve vergileri toplamak için görevlendirilir. Çapanoğulları devlet içinde devlet gibi o yöreye hükmeden ve kanun koyacak bir otoriteye sahiptir.  
 

Çapanoğlu adı korku ve çekingenlikle anılmaya başlar ve her olayın altında Çapanoğullarından biri çıkar. Bu nedenle, “ Fazla Karıştırma Altından Çapanoğlu çıkar” deyimi kulaktan kulağa yayılarak günümüze kadar gelir.
 

Altından Çapanoğlu çıkmak deyimiyle ilgili anlatılan olaylardan birisi şöyledir:
 

Çapanoğlu beyi, etrafta dolaşan sahtekârlara karşı savaş açtığı bir dönemde derviş kılıklı bir zat kendisine misafir olur.  
 

Çapanoğlu din âlimlerini çok sevip hürmet gösterdiğinden bu dervişe de gereken hürmeti gösterir.  
 

Gündüz otururken bir ara derviş dalar. Çapanoğlu dervişe, “ Ey derviş neden daldın, bir sıkıntın mı var?”  diye sorar. Derviş hemen toparlanır. “ Yok, ağam Kızıldeniz’de bir gemi batıyordu da onu düzelttim” der. Derviş, Âlimleri seven Çapanoğlu’nun hürmetinden daha da fazla yararlanmak için kendini keramet sahibi gibi göstermeye çalışır ama Çapanoğlu gerçek âlimleri sıfatlarından tanırmış.  
 

Bu dervişin dediklerine inanıp inanmamakta tereddüt geçirir ve ‘şu dervişi bir sınayım’ der ve dervişe,  
 

“ Ey derviş, seni sevdim. Bugün akşam sana ikramda bulunayım, ziyafet hazırlatayım” der.  
 

Dervişin gözlerinin içi güler ve biraz nazdan sonra “tamam” der. Akşam sofra kurulur. Derviş büyük bir ziyafet beklerken bir tepsi dolusu bulgur pilavı gelir.  
 

Derviş bu işe bozulur ama belli etmez.  Gönülsüz gönülsüz pilavı kaşıklamaya başlar.  
 

Çapanoğlu, “ Derviş neden gönülsüz yiyorsun, şöyle altlardan daldır”  dese de derviş yine gönülsüz gönülsüz yemeye devam eder ve sabredemeyerek “ Ey Çapanoğlu koskoca bir ağasın. Hazırlata hazırlata bir kuru pilav mı hazırlattın?”  deyince Çapanoğlu tam istediği ortamı bulur ve “ Sen pilavın altına kaşığını bir daldır bakalım” der.  Derviş kaşığı derine daldırınca kaşık bir şeye takılır. Biraz daha karıştırınca pilavın altında bir kızarmış kuzunun olduğunu görür. Çapanoğlu, “ Hani gündüz Kızıldeniz’deki gemiyi düzeltiyordun.  Şimdi pilavın altındaki kuzuyu nasıl bilemedin sahtekâr” der ve adamlarını çağırıp eşek sudan gelinceye kadar dayak attırır. Dervişin ayakta duracak hali kalmaz.  
 

Biraz iyileşince hemen oradan ayrılır.  Yolu İstanbul’a düşer ve orada misafir olur. Akşam yemeğine yine bir tepsi bulgur pilavı gelir. Dervişin beti benzi atar. Korka korka üstten yiyince ev sahibi, “ Derviş alta dalıp alttan alsana”  der. Derviş, “ Yoook neme lazım. Bakarsın altından Çapanoğlu çıkar” der.
 

Kalın sağlıcakla.

 


 


 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —