Değerli Okurlarım,
Bu köşe yazısını ilk kez 15 Temmuz 2016 gecesi kaleme almıştım. Yıllar geçti, ancak içimdeki hisler zerre değişmedi. O gece ne hissettiysem, bugün de aynı şekilde hissediyorum.
15 Temmuz’u yaşayan herkes gibi ben de artık bu milletin ne olursa olsun diz çökmeyeceğini, asla teslim olmayacağını çok net anladım. Şimdi bu gerçekleri daha yüksek sesle, daha sert haykırma zamanıdır.
15 Temmuz, tarihimizin en karanlık gecelerinden biridir. Bu topraklarda vatan hainleri hiç eksik olmadı; ancak hiçbir hain Türk milletinin azmini kıramadı. O gece, devletin silahlarıyla donanmış, asker kılığına bürünmüş hainler millete ateş açtı. Meclisi bombaladılar, polisimize, masum vatandaşlarımıza !
HÜKÜMET VE HALK OLARAK 15 TEMMUZ’DAN GEREKEN DERSİ ALDIK MI?
15 Temmuz 2016 gecesi, milletimizin birlik ve kararlılıkla gösterdiği direnişle, Türkiye tarihine kazınmış önemli bir dönüm noktasıdır. O gece, demokrasiye, hukuk devletine ve milletin iradesine kast eden karanlık bir girişim, halkın cesaretiyle ve sağduyusuyla engellenmiştir.
Ancak her büyük kriz gibi, 15 Temmuz da sadece bir mücadele değil, aynı zamanda dersler çıkarılması gereken bir sınavdır.
Hükümet, bu hain kalkışmayı yalnızca bastırmakla kalmamalı, bu süreçten gerekli sonuçları çıkararak daha güçlü bir devlet yapısına yönelmelidir. Öncelikle, o gece yaşananlar istihbarat ve güvenlik alanındaki bazı zafiyetleri açıkça ortaya koymuştur.
Devletin en kritik kurumlarına kadar sızabilen bir yapının bu noktaya gelmesi, dikkatle sorgulanmalı ve tekrarının önüne geçilmelidir. Bu doğrultuda daha şeffaf, liyakat esaslı ve güçlü denetim mekanizmalarına dayalı bir yapı gereklidir.
