Ziraat Mühendisleri Odası Manisa Şube Başkanı İbrahim Demran, Tarımsal Öğrenimin 175. Yılı nedeniyle bir açıklama yaptı. Demran, tarım sektörünün can damarı olan Ziraat Mühendisleri ülke tarımının içinde bulunduğu ekonomik olumsuzluklardan doğrudan etkilendiğine dikkat çekti.
Demran, “10 Ocak 1846 yılında, İstanbul Yeşilköy’de bulunan Ayamama çiftliğinde başlamış olan Tarımsal Eğitimin bu yıl 175.’sini kutlamaktayız. Ülkemizde modern tarımsal eğitim 1930 yılında Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde, Ankara’da Yüksek Ziraat Okulu olarak Cumhuriyet tarihindeki yerini bulmuştur.Bu ve sonraki okullardan mezun olan ziraat mühendisleri ülkemiz tarımına devrim niteliğinde katkılar sunmuşlardır. Pandemi sürecinde gıdaya erişim ve tarımın önemi bütün gerçekliğiyle bir kez daha ortaya çıkmıştır. Önümüzdeki dönemde kuraklık ve buna bağlı olarak gıda bölgemizin ve ülkemizin en önemli gündemi olacaktır. Bu süreçte ziraat mühendisliğinin önemi daha net idrak edilecektir. Günümüzde sayıları 40’ı aşan ziraat fakültelerinde eğitim uygulamalardan uzaklaşmış teorik sınırlara sokulmuştur. Tarım sektörünün can damarı olan Ziraat Mühendisleri ülke tarımının içinde bulunduğu ekonomik olumsuzluklardan doğrudan etkilenmektedir. Birçok meslektaşımız iş ararken, iş yeri sahibi olanlar mevcut konumunu koruyabilmenin uğraşı içindedir. Kamu yönetimi, tarımın yapısal sorunları çığ gibi büyürken tarımsal girdi zincirinin ana unsuru olan zirai ilaç ve gübre bayilerimizi sürekli değişen yönetmeliklerle çalışamaz hale getirmektedir. Özel sektörde çalışanlar, çoğunlukla insan onuruna yakışır ücret alamazken, kamuda çalışanlar liyakata dayalı çalışma ortamı özlemi içindedir. Emekli olan ziraat mühendisleri ise çalışanların yarı ücretine mahkum edildiğinden geçim sıkıntısı çekmekte, emekli olduğu halde çalışmak zorunda kalmaktadır. Bu durum özellikle kamuda çalışanların yasal sürelerini doldurmuş olmalarına rağmen emeklilik hayallerini ertelemelerine neden olmaktadır” dedi.
Bir bölgenin toprağını iklimin değerli kıldığına vurgu yapan Demran, “Manisa topraklarında 12 ay tarım yapılabilen nadir iller dendir. Bu kıymetli topraklar ‘kamu yararı’ bahanesiyle Jeotermal kuyulara, madenlere, sanayi tesislerine kurban edilemez. Kamu yani halkın birincil hakkı temiz hava solumak, zehirsiz su içmek ve kirletilmemiş toprakta üretim yapabilmektir. Küresel iklim değişikliğiyle tarımsal üretimde risklerin artması, artan girdi fiyatlarına rağmen üretilen ürünün değerinde satılamaması üreticileri üretimden koparmaktadır. Köylerde genç nüfus kentlere göç etmekte, tarım şirketleşmeye yöneltilmektedir. Oysaki köyler milletin nüvesidir. Eğer önlem alınmazsa gelecekte ülkemiz ekonomik, sosyal ve kültürel alanda ağır bedeller ödeyecektir. Küçük üreticinin korunması, halkın ucuz ve sağlıklı gıdaya ulaşması ancak kooperatiflerle mümkündür. Ziraat mühendislerinin bilgi ve becerileriyle sahada yer almasını sağlayacak yasal düzenlemelere gidilmesi en büyük dileğimizdir. Toprak, su ve iklim mirasımızı korumak ve çocuklarımıza tertemiz aktarmak tüm halkımızın asli sorumluluğu ve görevidir” diye konuştu.