Yavuz Kurt yaptığı açıklamada; “Manisa’da yılbaşından günümüze kadar farklı sektörlerde meydana gelip, Kurumumuza bildirilen iş kazalarında 19 vatandaşımızı kaybettik. Bunlardan 3’ü kalp krizi, biri trafik kazası ve bir tanesi işyerinde vurulma şeklinde vuku buldu. 14 kazanın ise iş sağlığı ve güvenliği bakımından bazı ihmal ve kusurlar sonucu meydana geldiğini görüyoruz. İş kazaları sonucu rapor alarak üretimden uzak kalan işçilerimizin çalışamadıkları gün sayısı 2016 yılında 132.270 oldu. Bu 367 yıla denk geliyor. Ülkemizin üretim gücünden 367 yıl kaybettiğini söyleyebiliriz” Dedi.
KAZALAR HANGİ SEKTÖRLERDE GÖRÜLÜYOR?
Yaptığımız analizlerde, madencilik, inşaat, metal sanayi ve karayolları taşımacılığı yapan işyerlerinde kaza oranlarının yüksek olduğunu gördük. Ayrıca, ölçek olarak küçük olan işyerlerinde, kıdemi az ve vasıfsız işçilerin daha fazla kazaya maruz kaldığını tespit ettik. İşyerinde 1 gün ile 2 yıl arasında kıdemi olan işçilerimizde kaza oranı % 68. Nitelik gerektirmeyen işlerde çalışan işçilerde ise kaza oranı % 61. Eğitimli ve nitelikli istihdamla beraber kaza oranlarının da azaldığını izliyoruz.
İŞ KAZALARINI DURDURMAK İÇİN NELER YAPILIYOR?
İş kazalarıyla mücadelede iki temel hedefimiz var. Bunlar, önleme ve koruma. Kazaları önleyici tedbirlerin alınması ve işçilerin maruz kalabileceği tehditlere karşı korunması önem taşıyor. Bu kapsamda, mayıs ayında Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımızın himayelerinde İş Kazası Hedef Sıfır Deklarasyonu hayata geçirildi. Bu kapsamda, Manisa’da işyeri hekimleri, iş güvenliği uzmanları, ortak sağlık ve güvenlik birimleri, yapı denetim firmaları ve müteahhitlerle bir araya gelerek toplantılar gerçekleştirdik. İnşaat işyerlerine, madenlere, metal sanayi kuruluşlarına ziyaretlerde bulunduk. Bakanlığımız İş Müfettişlerince tehlikeli ve çok tehlikeli işyerlerinde düzenli ve sürekli denetimler yapılıyor. Bu denetimlerde iş yeri sahasının güvenliği, kişisel koruyucu ekipmanların varlığı ve kalitesi gibi birçok husus denetleniyor. Eksik ve kusurlar varsa tespit edilip, düzeltilmek üzere işverene bir süre veriliyor. Bu sürenin ardından tekrar bir denetim gerçekleştiriliyor. SGK olarak bizim kazalarla ilgili önleyici denetim görevimiz bulunmuyor. Eğer olayda vefat, uzuv kaybı veya yaralanma söz konusu ise hak sahiplerine ve sigortalılara yapılan harcamaların geriye ödenmesi için sorumluluğu olanları tespit ediyoruz. Olayda kusuru ve kastı olan işverenlere, üçüncü kişilere yahut sigortalılara rücu ediyoruz.
Diğer yandan, 2012 yılında 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu yürürlüğe girdi. İşyerlerinde sadece devlet denetim yapmıyor. Ortak Sağlık ve Güvenlik Birimleri eliyle işyerlerinde denetimler gerçekleştiriliyor. Risk değerlendirme analizleri yapılıp, acil durum eylem planları hazırlanıyor. 48 meslekte Mesleki Yeterlilik Belgesi şartı getirildi. Tehlikeli ve çok tehlikeli bu işlerde çalışabilmek için yeterli olduğunuzu gösteren bir sınava girip belge almanız gerekiyor. Bu da nitelikli istihdamın sağlanması için önemli bir gelişmedir.
SGK SAHAYI İZLİYOR
Manisa İl Müdürlüğü olarak inşaat işyerlerinde yeni bir denetim faaliyeti başlattık. Sosyal Güvenlik Denetmenlerimizle 30 Kasıma kadar merkez ve ilçelerimizde kurulu inşaatları denetleyeceğiz. Bu denetimlerde kayıt dışı istihdamın yanı sıra iş güvenliğiyle ilgili eksiklikler varsa yetkili Kurumlarımıza bilgi vererek gereğinin yapılmasını sağlayacağız. Ayrıca, iş kazası bildirimlerinin süresi içinde SGK’ya yapılmaması halinde ceza uyguluyoruz. Kusuru ve kastı olan işverenlere, üçüncü kişilere yahut sigortalılara rücu ediyoruz.
İŞ KAZALARININ MALİYETİ ÇOK AĞIR!
İş kazaları sonucunda insanımızı kaybediyoruz. Uzuv kayıpları ve ağır yaralanmalarla karşılaşıyoruz. Bu her türlü maliyet kaygısının ötesinde bir vakadır. İş kazası her tarafın kaybettiği, kazananı olmayan bir gerçeklik. İşçimiz, yaşamını, uzvunu, mesleğini yitiriyor. Manevi acısı ise bambaşka bir boyut. İşveren üretim kaybının yanı sıra rücu davaları ve ağır yaptırımlarla karşı karşıya kalıyor. SGK bağlanan gelir ve ödeneklerle zarara uğruyor. SGK olarak bu tutarları hak sahiplerine ya da kazalılarımıza ödemek bizim görevimiz. Bundan şikâyetçi değiliz. Ancak, ölüm, uzuv kaybı ya da çalışma gücünü kaybetmek uğruna bu bedeller ödenmemeli. Bu olayları önlemek, ödemekten çok daha ucuz.
ÇÖZÜM NEREDE?
Çözümü dışarıda, bir başkasında aramamalıyız. Şikâyetlerimizde ısrarlı, ancak, çözümde tembel olmanın kimseye faydası yok. Sorunları ne yazık ki hep birilerine ihale ederek kendimizi soyutlama ve bir nevi aklama gayretine giriyoruz. Oysa toplumun tüm kesimleri, işveren, işçi, devlet, sivil toplum örgütleri, sendikalar, işbirliği ve güç birliği yapmak zorundalar. İşveren iş güvenliği için ne kadar yatırım yapıyorum, yeterince gözlem ve kontrol borcumu ifa ediyor muyum diye sormalı. İşçi kurallara ne kadar riayet ettiğini, kişisel koruyucu ekipmanlarını kullanıp kullanmadığını sorgulamalı. Devlet olarak güçlü, sürekli, rehberlik eden, yol gösteren ve etkili denetimlerimizi arttırarak devam ettirmeliyiz. İş kazaları ve meslek hastalıkları ülkemizin bir gerçeği. Üretim gücümüzü çoğaltmak, insanımızın sağlığını ve vücut bütünlüğünü korumak, işverenlerimizin ekonomik kayıplarını önlemek ve SGK’nın giderlerini azaltarak, sürdürülebilir bir sisteme kavuşturmak için el birliğiyle hareket etmeliyiz. Herkes eleştirmenin hafifliği ve cazibesinden çok, sorumluluk almanın ağırlığını tercih edebilmeli. Biz, kadınlarımızın eşsiz, çocuklarımızın babasız ya da annesiz kalmamalarını hedefliyoruz. Bu uğurda, kamu kurumları üzerine düşen denetim vazifesini layığıyla yerine getirirken, işçilerimizin ve işverenlerimizin de sağduyulu olmaları, iş güvenliğini önemsemeleri ve buna göre davranmaları büyük önem taşıyor. Nitelikli iş gücü, doğru ekipman kullanımı, küçük yaşta okul çağlarında edinilen iş güvenliği bilinci ile bu mücadelede başarılı olacağımıza inanıyorum. Bu tür konuların yalnızca polisiye tedbirlerle, cezalandırmayla çözülemeyeceğini düşünüyoruz. İşvereninden, işçisine, denetim elemanından, iş güvenliği uzmanına kadar hepimizin dikkatli ve sorumlu hareket etmesi gerekiyor. Basitçe özetlemek gerekirse, işveren bareti verecek, işçi o bareti takacak, devlette baret nerede diye soracak. Ben, toplumumuzda iş güvenliği kültürü yaygınlaştıkça daha iyi ve güzel sonuçlar alacağımıza inanıyorum.