Ramazan Sayfası 3. Gün
Günün Ayeti
İman edenlerin, Allah’ı anmak ve vahyedilen gerçeği düşünmekten dolayı kalplerinin heyecanla ürperme zamanı gelmedi mi? Onlar daha önce kendilerine kitap verilmiş ve üzerlerinden uzun zaman geçip kalpleri katılaşmış kimseler gibi olmasınlar. Onlardan birçoğu yoldan çıkmışlardır. (Hadîd,57/16)
Günün Hadisi
“Müslüman bir kimse mescitleri namaz ve zikir için kendine yer-yurt edindiğinde, Allah onun bu durumuna, gurbetten dönen kişiye ailesinin sevindiği gibi sevinir.” (İbn Mâce, Mesâcid, 19)
Günün Duası
“Allah’ım! bana Seni zikretmek, Sana şükretmek ve güzel ibâdet etmek hususunda yardım et.
Allah’ım! Senden iyi olan işleri yapmayı, kötü olan işleri terketmeyi nasip etmeni ve miskin fakirlerin sevgisini istiyorum. Bana tevbe nasip eyle, beni affeyle ve bana merhamet eyle. Mahlûkundan biri hakkında fitne murâd ettinse, beni o fitneye uğramadan ondan kurtar. Allah’ım! Sevgini, sevdiğin kimselerin sevgisini ve beni sevgine yaklaştıracak amelin sevgisini istiyorum.”
Günün Makalesi
İBADET BİLİNCİ VE SORUMLULUĞU
Elif GÜNEY/ İl Vaizi
Sözlükte “boyun eğme, alçak gönüllülük, itaat, kulluk, tapma, tapınma” anlamlarına gelen ibadet dinî bir terim olarak insanın Allah’a saygı, sevgi ve itaatini göstermek, O’nun hoşnutluğunu kazanmak niyetiyle ortaya koyduğu belirli tutum ve gerçekleştirdiği davranışlar için kullanılır. (Mustafa Sinanoğlu, “İBADET”, TDV İslâm Ansiklopedisi). İbadetin özünde sonsuz izzet ve ikram sahibi olan Allah’ı sevmek, onun çizdiği hudutlara tabi olmak ve onun emirlerine itaat vardır.
Her türlü güç ve kuvveti elinde bulunduran Rabbimiz bizleri hiçbir şey değilken yaratmış, hangimizin güzel kulluk edeceğini sınamak için varlık sahasına göndermiştir. (Mülk, 67/2) Dünyaya gönderirken de rahmetinin gereği olarak var oluşumuza kodlanmış bir fıtrat armağan etmiştir. Dolayısıyla bu fıtratla dünyaya gelen her insan aslında içerisinde kulluk potansiyelini taşımaktadır. Nitekim Kuran’ı Kerim’de “Sen hanîf olarak bütün varlığınla dine, Allah insanları hangi fıtrat üzere yaratmışsa ona yönel!” (Rûm 30/30) buyurularak fıtratın saf ve temiz oluşuna, bununla birlikte insana da bu konuda görev düştüğüne, fıtratını korumak için gayret göstermesi ve iradesini kullanması gerektiğine işaret edilmektedir. (Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 312-316).
Eşyanın ilk günkü tazeliğini koruması nasıl dikkat ve özen gerektiriyorsa fıtratımız da aynı dikkat ve özene muhtaçtır. Bedenimizin sıhhati için su, hava ve gıdaya nasıl muhtaçsak fıtratımızın yani kulluk potansiyelimizin bozulmaması için de kulluk bilincine muhtacız. Zira fıtrat ancak şuurlu bir kulluk ile korunabilir.
Bilinçli bir kul olmak beraberinde ibadet sorumluluğunu gerektirmektedir. Nitekim Kuran’ı Kerim’de insanların yalnızca Allah’a ibadet için yaratıldıkları bildirilmiştir. (Zariyât, 51/56) İbadet sorumluluğu namaz, oruç, zekat gibi Rabbimize karşı görevlerimiz yanında tebessüm etmek, yerden zarar verici bir şeyi kaldırmak, selamlaşmak gibi birbirimizle ilişkilerimizi de ihtiva eder. Yani bizi yaratan rabbimize şükretmek, emirlerini yerine getirmek, yasaklarından kaçınmak yanında bilinçli olarak yaptığımız her güzel davranış da aynı zamanda ibadettir.
Kulluğa ve ibadete programlanmış olarak dünyaya gönderilen insan ya fıtratına kulak vererek kalbinin mutmain olacağı yöne yönelmekte ve sorumluluklarını/ibadetlerini yerine getirmekte, yahut fıtratından uzaklaşması sebebiyle gönlünde oluşan boşluğu doldurmak için ibadetin yerine ikame edemeyeceği beyhude arayışlara girmektedir. Oysa Rabbimiz yüce kitabında kalplerimizin ancak onu anmakla/kulluğumuzu hatırlayarak huzura ereceğini bildirmektedir. (Rad 13/28)
Ne mutlu fıtratının sesini duyabilenlere ve ne mutlu fıtratının ibadet çağrısına cevap vererek bu bilinçle bir ömür sürenlere!
Günün Fetvası
Fıtır Sadakası Nedir ve Ne Zaman Verilir?
Halk arasında fitre diye bilinen fıtır sadakası (sadaka-i fıtır); insan olarak yaratılmanın ve Ramazan orucunu tutup bayrama ulaşmanın bir şükrü olarak; dinen zengin olup Ramazan ayının sonuna yetişen Müslümanın, belirli kimselere vermesi vacip olan bir sadakadır (Nevevî, el-Mecmû’, 6/103-105). Vacip oluşu, sünnetle sabittir (Buhârî, Zekât, 70-78 [1503-1512]; Müslim, Zekât, 12-21 [984-985]).
Kişi, kendisinin ve küçük çocuklarının fitrelerini vermekle yükümlüdür. Hz. Peygamber (s.a.s.), köle-hür, büyük-küçük, kadın-erkek her Müslümana fitrenin gerektiğini ifade etmiştir (Ebû Dâvûd, Zekât, 20 [1619]).
Fıtır sadakasının vacip olma zamanı Ramazan Bayramının birinci günü olmakla birlikte, bayramdan önce de verilebilir. Hatta bu daha faziletlidir. Nitekim bayram namazından önce verilmesi müstehap kabul edilmiştir. Bununla birlikte, bayram günü veya daha sonra da verilebilir. Ancak bayramdan sonraya bırakılması mekruhtur.
Şâfiî mezhebinde ise; fitreyi, meşru bir mazeret bulunmadıkça bayramın birinci gününün gün batımından sonraya bırakmak haramdır. Fitreyi Ramazan’ın ilk günlerinde vermek de caizdir (Nevevî,el-Mecmû’, 6/128).
Fitrenin hedefi, bir fakirin içinde yaşadığı toplumun hayat standardına göre bir günlük yiyeceğinin karşılanması suretiyle onun bayram sevincine iştirak etmesine katkıda bulunmaktır.
Günümüzde fıtır sadakası miktarının belirlenmesinde, kişinin bir günlük (iki öğün) normal gıda ihtiyacını karşılayacak miktarın ölçü alınması daha uygundur. Kişi dinen zengin sayılanlara, usûlüne (anne, baba, dedeler ve nineler), fürûuna (çocuk ve torunlar) ve eşine fıtır sadakası veremez. Fitreler bir fakire verilebileceği gibi birkaç fakire de dağıtılabilir (Merğinânî, el-Hidâye, 2/224). Ancak bir kişiye verilen miktar bir fitreden az olmamalıdır. (https://kurul.diyanet.gov.tr/Cevap-Ara/452/fitir-sadakasi-nedir-ve-ne-zaman-verilir)