Ramazan-26
Hazırlayan: Aynur YÖRÜK(Kur’an Kursu Öğreticisi)
MUTLU, UMUTLU ve CENNETE VESİLE BİR BAYRAM OLSUN
Bayram, “sevinç, neşe ve mutluluk günü” demektir. Geçmişten günümüze her milletin kendine has önemli tarihi hatıralarını canlandırdıkları veya dinî ve millî saiklerle ihya ettikleri müstesna günler hep olagelmiştir. Bu bağlamda bayramlar, aynı inanç, tarih ve medeniyet mensuplarının müşterek sevinç ve neşe günleridir.
Bayramlarımız, bizi biz yapan, yüreklerimizi bütünleştiren, kardeşliğimizi pekiştiren yönleriyle sevgi ve hürmetin en güzel örneklerinin sergilendiği, toplumun bütün kesimlerinin birbiriyle kaynaştığı müstesna zaman dilimleridir. Hayatı sekinet ve huzura dönüştüren, aidiyet bağlarını güçlendiren, birlik-beraberlik, paylaşma, dayanışma günleridir. Bu yönüyle bayramlar, Rabbimizin “Müminler, ancak kardeştir” (Hucurât, 49/10) ilahi fermanıyla bildirdiği İslam kardeşliğinin toplumun tüm kesimlerinde tezahür ettiği muazzam bir vahdet sahnesidir.
Sınırsız bir ödülle müjdelendiğimiz bir ayda oruçlarımıza mükâfat olarak Rabbimizden armağandır Ramazan bayramı. Ramazan bayramının adı melekler arasında ödül günüdür. Allah Resulü’nün bir hadisi bunu şöyle müjdeler:
“Ramazan bayramı olduğunda melekler, göklerdeki yolların kapılarında dikilirler. ‘Ey Müslümanlar! Size cömertçe hayırlar bahşedecek olan, bolca sevaplar ihsan edecek olan Rabbinize erkenden koşun’ diye seslenirler. Sizler ki, emredildiği gibi geceleri ibadetle geçirdiniz. Gündüzleri oruç tutmanız söylendi, oruç tuttunuz, Rabbinize boyun eğdiniz. Namazlarınızın yüzü suyu hürmetine buyurun size ödülleriniz’ diye sözlerini tamamlarlar. Derken bir melek şöyle seslenir: ‘Kulak verin. Rabbiniz sizi affetti. Artık evlerinize, rüştünüzü ispatlamış olarak gönül huzuru içinde dönün. Bugün ödül günüdür. İşte bayram gününün göklerdeki adı ödül günüdür.’ (Taberanî, el-Mu’cemü’l-kebîr, I, 226)”
Bayramlar kardeşliğimizi hatırlamanın, küslükleri bir kenara bırakmanın, vakti Müslümanca bir tasnife tabi tutmanın, gönlü başköşeye oturtmanın, gönülden gönüle köprüler kurmanın zamanıdır. Bayramlar akraba, eş dost ve yakınların ziyaret edildiği, fakir fukaranın aranıp sorulduğu mutlu günlerdir ama tatil ve insanlardan kaçma günleri değildir. Toplumda fakir, yaşlı ve yetim gibi sokakların insafına, milletin vicdanına terk edilmiş yıkık gönüllü insanları aramak ve onları da bayram sevincinden haberdar etme günleridir. Bayramlar gönül imarına en güzel vesilelerdir. Kırılan kalpleri tamire, bozulan araları düzeltmeye, dargınları barıştırmaya en uygun zemin ve zamanlardır. Kardeşler arasını düzeltmek ve gönül imarında bulunmak irfan geleneğimizde önemli bir görev ve ibadet sayılmıştır. Çünkü insan gönlü en değerli hazinedir.
Ramazan bu sene hiç olmadığı kadar buruk geçse de, Gazzede yaşanılan vahşet ve açlık yüreklerimizi dağlamaya yetip de arttı bile. Bugün Gazze’de, Doğu Türkistanda yaşananlar bir kere daha göstermiştir ki mazlumların felaha kavuşması, İslam ümmetinin bir araya gelerek ortak bir tavırla somut ve kararlı adımlar atmasına bağlıdır. Zira İslam coğrafyasının ortasında bir asırdır vahşi bir terör örgütü olarak hareket eden Siyonistler ve onların destekçileri, bütün cesaretlerini İslam âleminin dağınıklığından almaktadır. Dünyamız, her zamankinden daha fazla barış ve itidale muhtaçtır. Bunun yolu ise Müslümanların dayanışmalarından ve aralarındaki kardeşlik bağlarını güçlendirmelerinden geçmektedir. Bayramlar da buna en güzel vesilelerdir. Hiç şüphesiz bayramlar, iyiliğin gücüyle bütün insanlar için sevinç günü olduğunda ve sevinçler hep beraber yaşandığında gerçek anlamını bulacaktır. O zaman hüzünler azalacak ve gönüller sürur içinde muhabbetle dolacaktır.
Şimdi bayram... Acılara sabırla ve hep beraber karşı koyma zamanı. Mazum gönüllerle maddeten kucaklaşamasak da bir olmanın şuuru ile gönül ikliminde buluşma zamanı. Belki her zamankinden daha çok sevdiklerimizle aramızdaki bayram mesafesini kaldırma, birbirimizle gönül diliyle kucaklaşma ve duygularımızı içtenlikle paylaşma zamanı. Zor günlerin olağan atmosferinde yaşadığımız bu kutlu bayram iklimini, gerçek bayramların özlemine eklenen güçlü bir umut ve mutluluk halkasına dönüştürme zamanı. Bayramın acıları dindiren, sevinçleri çoğaltan, gönüller alıcı, esenlik ve ferahlık verici nefesini, yeniden ruhumuzda hissedip sağaltıcı işlevine elbirliğiyle katkıda bulunma zamanı. Nihayet onu bize armağan eden Yüce Rabbimize şükrümüzü dile getirip yaşadığımız zorlukların geçeceğine ilişkin umutlarımızın kaynağına yönelip, O’nun hoşnutluğuna gönül bağlamış olmanın sevincini yaşama zamanı.
Elhamdülillah, mademki cennet var, öyleyse boşuna değildir hayatımızdaki sıkıntılar. Mademki cennet var, öyleyse her imtihanın sonsuz mükafatı var. Mademki cennet var, öyleyse ebediyen gülecek, şu fani dünyada ağlatılanlar. Ne mutlu, Rabbi kendisinden, kendisi de Rabbinden razı olarak cennete girecek olanlara. Ne mutlu, Rabbine karşı gelmekten sakınanlar için hazırlanan, uçsuz bucaksız cennete koşanlara.
Öyleyse, Ramazan Bayramımız mutlu, umutlu ve cennete vesile bayram olsun vesselam!
Bir Ayet;
Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan da eşini yaratan, ikisinden birçok erkek ve kadın üretip yayan rabbinize itaatsizlikten sakının. Adını anarak birbirinizden dilek ve istekte bulunduğunuz Allah’a saygısızlıktan ve akrabalık haklarına riayetsizlikten de sakının. Şüphesiz Allah sizin üzerinizde gözetleyicidir. “Nisa 1”
Bir Hadis;
“Akrabasının yaptığı iyiliğe aynısıyla karşılık veren, onları koruyup gözetmiş sayılmaz. Akrabayı koruyup gözeten kişi, kendisiyle alâkayı kestikleri zaman bile, onlara iyilik etmeye devam edendir.” (Buhârî, Edeb, 15; Ebû Dâvûd, Zekât, 45; Tirmizî, Birr, 10)
Bir Dua;
“Allah’ım! Hamd sanadır. Bunu bana sen giydirdin. Onun ve yapılış gâyesinin hayırlı olmasını senden dilerim. Onun ve yapılış gâyesinin şerrinden de sana sığınırım.” (Tirmizî, Libâs, 29)
Bir Fetva;
Şevval Orucunun Hükmü Nedir?
Ramazan’dan sonra Şevval ayında altı gün oruç tutmak müstehaptır. Hz. Peygamber (s.a.s.), “Kim Ramazan orucunu tutar ve ona Şevval ayından altı gün ilave ederse, sanki yılın bütününde oruç tutmuş gibi olur.” (Müslim, Sıyâm, 204 [1164]) buyurmuştur. Bu oruç peş peşe tutulabileceği gibi ara verilerek de tutulabilir (İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, 2/435).
Şevval ayında nâfile olarak tutulan oruç, Ramazan’da tutulmayan oruçların yerine geçmez; yani Ramazan’da tutulmayan oruçların ayrıca kaza edilmesi farzdır. Bir oruçta hem kaza hem de nâfile yerine niyet edilmesi geçerli olmadığından Şevval ayında tutulan oruçta da bunlardan yalnız birine niyet etmek gerekir. Şevval ayında oruç tutulurken, Ramazan’da tutulamayan oruçların kazasına niyet edilirse bu oruçlar kaza orucu olarak tutulmuş olur.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.