Tarih: 25.03.2024 17:42

Ramazan-15

Facebook Twitter Linked-in


Hazırlayan: Ramazan ARBA.                   Manisa il Uzman Vaizi


Günün Ayeti: ‘’Ey iman edenler! Zannın birçoğundan sakının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin  kusurlarınızı ve mahremiyetlerini araştırmayın. Birbirinizin gıybetini yapmayın. Herhangi biriniz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz! Allah'a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, tövbeyi kabül edendir, çok merhamet edendir.’’ (Hucurat,49/12)

Günün Hadis-i Şerifi: Hz. Peygamber (s.a.s) şöyle buyurmuştur: ’’Gıybet, kardeşini  onun hoşlanmadığı bir nitelik ile anmandır'' diye tarif etmiştir. Kendisine ‘'Kardeşimde dediğim nitelik varsa, ne buyurursunuz?’’ denilmesi üzerine; ‘’Eğer dediğin sıfat varsa o zaman gıybet olur. Yoksa ona iftira etmiş olursun.’’ (Muslim, Birr,70,III,2001)

Günün Duası: ‘’Ya Rabbi nefsimizi göz açıp kapayıncaya kadar yalnız bırakma. Bizleri yanlış işler yapmaktan, kötü söz söylemekten muhafaza eyle. Duamızı kabül eyle.’’

Günün Fetvası: 
Haram olan bir fiilin işlenmesi, oruca zarar verir mi?
Müslüman her zaman ve her yerde haramlardan sakınmalı, başta oruç olmak üzere ibadetle geçirilen Ramazan ayında ise daha dikkatli davranmalıdır. Oruçlu kimsenin tüm günahlardan sakınarak oruç ibadetinin maksadına uygun hareket etmesi gerekir. Hz. Peygamber (s.a.s) şöyle buyurmaktadır: ‘’Her kim yalan söylemeyi ve yalanla amel etmeyi bırakmazsa, o kimsenin yemesini içmesini bırakmasına Allah’ın hiçbir ihtiyacı yoktur.’’ (Buhari,Savm,8) 
Oruçlu olan kimsenin yalan konuşmaktan ve yalanla iş yapmaktan uzak durduğu gibi gıybet, kötü söz söylemek, kül hakkı yemek, harama bakmak, kumar oynamak vb. Yasak davranışlarda bulunmaktan da uzak durması gerekir.


Günün makalesi:

KARDEŞLİĞİ BOZAN GÖREVLERİMİZ: GIYBET, TECESSÜS, ZANN
Islâm dini; sosyal ilişkilere, ahlâkî davranışlara, kişilik haklarının korunmasına, güven, huzur ve barış ortamını yok edecek kavga, tartışma ve dağınıklara sebep olacak davranışlardan kaçınılmasına büyük önem vermiştir. Bu nedenle sosyal ilişkileri zedeleyen, temel hakları ihlal eden ve ahlâkî zafiyete sebebiyet veren gıybet, ayıpları araştıran tecessüs, kötü zann, iftira, haset ve benzeri söz fiil ve davranışları yasaklamıştır.
İmtihan yeri olan dünyada insanlar iyi ve güzel şeylerle karşılaşabilecekleri gibi kötü ve çirkin şeylerle de karşılaşabilirler. Her iki halde de insan imtihan halindedir. Öte yandan insan, dünyada iyi veya kötü, hayır veya şer bütün yaptıklarından ahirette sorgulanacaktır. Müslümanların da bu inanç ve bilinç içerisinde olmaları gerekir. Müslüman için kişisel ve toplumsal hayatta iyilik ve kötülüğün ölçüsü ise, Allah ve Resul’ünün emir ve yasaklarıdır. Ferde ve topluma zararlı olan davranışlar arasında da su-i zan, dedikodu, arkadan çekiştirme ve gıybet en ön sırada gelir."Su-i zan"; bir insan hakkında kötü zanda bulunmaktır."Dedi-kodu";bir insanın gıyabında ileri geri konuşmak, kesin bilgiye dayanmayan ve kişinin aleyhine olan sözler söylemek, insanları çekiştirmektir"Gıybet";bir kişinin gıyabında hoşlanmayacağı şeyleri söylemektir. Bu davranışları dinimiz yasaklamış ve günah saymıştır. Kur'an ve hadislerde bu huylar ile ilgili şiddetli uyarılar vardır. Zira bu tür davranışların zararı, sahibi ile sınırlı kalmaz aksine toplumu daha fazla etkiler. 
Dedikodu ve gıybet cinsinden olan davranışlar birden fazla kişiler arasında gerçekleştiğinden, zamanla dalgalanıp toplumun önemli bir kesimine yayılır. Bu da çoğu zaman, taraflar arasında önlenmesi çok güç fitne, kavga ve kalıcı düşmanlıklara yol açar. Böylece bulaşıcı hastalıklar gibi fitne-fesadın toplum içerisinde yayılmasına sebep olur. Bu yüzden Yüce Rabbimiz ve Peygamber efendimiz, su-i zannı, dedi-kodu ve gıybeti yasaklamış ve Müslümanların bunlardan sakınmalarını istemiştir.
"Ey iman edenler! Zannın bir çoğundan sakının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurlarını ve mahremiyetlerini araştırmayın. Birbirinizin gıybetini yapmayın. Herhangi biriniz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz! Allah'a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah tövbeyi çok kabul edendir, çok merhamet edendir" (Hucûrat, 49/12.) Ayette sû-i zan ve gıybet açıkça yasaklanmakta; sû-i zannın günah, gıybet etmenin ölü bir insanın etini yemek mesabesinde olduğu ifade edilmektedir. Bu itibarla Müslüman kendisiyle aynı inancı paylaşan Müslüman kardeşi hakkında sû-i zan değil hüs-ü zan beslemelidir. Zira iman, ahlâk ve kardeşlik bunu gerektirir. Müslüman'ın, Müslüman kardeşi hakkında iyi düşünmesi ve ona güvenmesi hem dininin ve hem de insanlığın gereğidir. Ancak bir kişi hakkında iyi düşünmek ve ona güvenmek, onun olumsuz davranışlarına karşı gereken tedbirlerin alınmasına engel teşkil etmez. Bu, herkes için geçerli ve hatta gerekli bir kuraldır. İman sahibi oluşundan dolayı Müslüman kardeşimize güvenmeli ve hakkında kötü düşünce taşımamalıyız.

Gıybeti Hz. Peygamber şu şekilde tarif etmektedir: Ebu Hüreyre (r.a)'den rivayete göre, Peygamberimiz (s.a.s.)"Gıybet nedir bilir misiniz? Diye sordu. Ashap, "Allah ve Resulü daha iyi bilir" dediler. Bunun üzerine Peygamberimiz (s.a.s.), "Kardeşini onun hoşlanmadığı bir vasıf ile zikir ve tavsif etmendir" buyurmuştur."Kardeşimde dediğim vasıf varsa ne buyurursunuz?" denilmesi üzerine Peygamberimiz (a.s.), "Eğer dediğin sıfat kardeşinde varsa işte o zaman gıybet olur. Yoksa ona bühtan ve iftira etmiş olursun" buyurmuştur. (Muslim,Birr,70,III,2001)
Halk arasında bu hadiste de geçtiği gibi, gıybetin bazen yanlış anlaşıldığı ve gerçek olan olayları dile getirmenin gıybet sayılmayacağı düşüncesinin hâkim olduğu görülmektedir. Peygamberimizin bu hadis-i şerifi, gıybetin ne olduğunu açıkça ortaya koyduğundan böyle bir yanlış anlaşılmaya mahal bırakılmamaktadır. Peygamberimiz (a.s.), diğer bir hadis-i şerifinde gıybet eden insanları bir bakıma kınamakta ve gıybetin Cenab-ı Hak tarafından dünyada iken dahi nasıl karşılıksız bırakılmayacağını şu şekilde ifade etmektedir:Ebu Berze el-Eslemî (r.a)'den Hz. Peygamber(s.a.s.)'in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:
"Ey dilleriyle iman edip fakat kalbine iman girmemiş olan topluluk! Müslümanların gıybetini yapmayınız, onların ırz ve namuslarının peşine düşüp kusurlarını ortaya koymaya çalışmayınız. Kim Müslümanların kusurlarını araştırıp ortaya çıkarırsa, Allah da onun kusurlarını ortaya çıkarır. Allah kimin kusurlarını ortaya çıkarmak isterse onu, evinin içerisinde dahi rezil eder. (Ebu Davud, Edeb 40. No:4236

Sonuç Olarak
Müslümanlar arasında su-i zan, dedikodu ve gıybetin yaygınlaşması, toplumsal ve aynı zamanda manevî bir felâket olarak kabul edilmelidir. Zira toplumu ayakta tutan en önemli hususlardan biri birlik ve beraberliktir. Bunu sağlayan en güçlü bağ ise, iman birliğine dayalı sevgi ve bunun sonucu olarak oluşan karşılıklı hak-hukuka saygıdır. Bu İslâmî sevgi bağının ve toplumun birlik ve beraberliğinin en büyük düşmanı toplum fertleri arasında kin ve nefretin yayılmasıdır. Kin ve nefreti körükleyen ve bunun toplum tabakaları arasında çoğalmasına yol açan en önemli sebeplerin başında su-i zan, dedikodu ve gıybetin pervasızca yaygınlaştırılması gelir.Bu durum karşısında, her Müslüman, diğer Müslüman kardeşi hakkında su-i zan, dedikodu ve gıybet yapmaması gerektiğini bilmeli ve bunun Müslümana ne derece zararlı olduğunu gücünün yettiği; sözünün geçtiği herkese anlatmalıdır. Müslüman kişi, ancak bu durumda sorumluluğunun gereğini yerine getirmiş, Allah ve Resulü'nün rızasını kazanmış olur
 




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —