NEFİS MUHASEBESİ VE İTİKAF
Hazırlayan: Dilek TEMUR
Şehzadeler Vaizi
GÜNÜN AYETİ:
"O zaman biz Kâbe'yi insanların gidip gelip ziyaret edecekleri bir makam ve bir güvenlik yeri yaptık. Siz de İbrahim'in makamından kendinize namaz kılacak bir yer edinin. İbrahim ve İsmail'e de, 'Tavaf edecekler için, ibadete kapanacaklar, rükû ve secde edecekler için evimi temiz tutun' diye talimat verdik.”(Bakara, 2/125)
GÜNÜN HADİSİ:
İbn Abbâs'tan rivayet edildiğine göre, Resûlullah (s.a.s.) itikâftaki kimse için şöyle buyurmuştur:
"O, günahlardan uzak kalır ve kendisine (günlük hayatın içinde) bütün iyilikleri devam eden kimse gibi iyilik yazılır.” (İbn Mâce, Sıyâm, 67)
GÜNÜN DUASI:
“Rabbimiz! Sadece sana dayanıp güvendik, sana yöneldik; dönüş de ancak sanadır.” (Mümtehine,60/4)
BİR SORU & BİR CEVAP
SORU : İtikâf nedir, nasıl yapılır?
CEVAP :Dinî bir terim olarak itikâf akıl sağlığı yerinde ve ergenlik çağına gelmiş bir müslümanın beş vakit namaz kılınan bir mescitte ibadet/Allah’a yakınlık elde etme niyetiyle bir süre durması demektir. İtikâfa giren kimse, camide yer, içer, uyur ve ihtiyacı olan şeyleri mümkün olduğu takdirde camide tedarik eder. Tuvalete gitmek, abdest almak ve gerekli olduğunda gusletmek gibi tabiî ihtiyaçları için ise camiden dışarı çıkabilir. Bulunduğu camide cuma namazı kılınmıyorsa, cuma namazını kılmak üzere başka bir camiye gidebilir. Cenaze namazı için ise dışarı çıkamaz. Kendisine veya malına bir zarar geleceği korkusuna kapılması ya da zorla çıkarılması hâlinde başka bir camiye gitmek üzere içerisinde bulunduğu cami veya mescidden çıkabilir. Bu zorunlu hâllerin dışında camiden çıkarsa itikâfı bozulur. (Merğînânî, el-Hidâye, II, 291-293).
NEFİS MUHASEBESİ VE İTİKAF
Eşsiz rahmetiyle bizleri var eden,bir mübarek Ramazan ayına daha ulaştıran, nefislerimizi oruçla terbiye ettiren, sayamayacağımız daha nice nimetlerini, imkanlarını lutfedip ikram eden Yüce Rabbimize sonsuz hamd-ü senalar olsun. ‘‘Evveli rahmet, ortası mağfiret,sonu da cehennem ateşinden kurtluşa vesiledir’’ buyurarak Ramazanla müjdeleyen,dünyada rehberimiz, ahirette şefaatini umduğumuz, Efendimiz Hz.Muhammed (A.S.)’a,aline ve ashabına salat-ü selam olsun. Dünya fani,ömür kısadır. Cenab-ı Hak yarattığı her insana belirli bir ömür takdir etmiştir. Dünya hayatı geçici ve sonludur. Sonsuz olan ise ahiret hayatıdır.
Dünyada yapılan her iyilik ve kötülüğün karşılıksız kalmayacağını, bir gün hesaba çekileceğimizi
biliyor ve inanıyoruz elhamdülillah. Dünya işlerimizin muhasebesini en ince ayrıntısına kadar
titizlikle yaparken acaba ahiret hayatımızın muhasebesinde aynı hassasiyeti
gösterebiliyor muyuz ? Ramazan-ı şerif işte bu muhasebeyi yapmamızı kolaylaştıran muhteşem bir iklimdir.
Tutulan oruçlarıyla, okunan hatim ve mukabeleleriyle,teravih namazlarıyla,sahur ve iftarlarıyla, zekat ve fitreleriyle, dua ve tevbeleriyle, zikir ve niyazlarıyla başından sonuna bir rahmet, mağfiret,feyiz ve bereket ayı Ramazandayız. Muhteşem bir manevi atmosferin içerisindeyiz. Ne mutlu değerlendirip gönül dünyasında huzuru bulanlara. Ne mutlu farkında olup idrak edebilenlere. Mübarek Ramazan ayının son günlerine yaklaşmış bulunuyoruz. Bereketiyle geldi ancak sayılı günler çabuk geçiyor. İnsan ömrü de öyle . Her gün ömrümüzden bir yaprak kopuyor. Öteler alemine hızla yaklaşıyoruz. Daha dün denecek kadar çok kısa bir zaman önce coşkuyla ‘‘Hoş geldin ya Şehri Ramazan’’ diye karşıladığımız mübarek ayı ‘‘Elveda ya Şehr-i ğufran’’ diye uğurlamaya hazırlanıyoruz. Ramazan-ı şerifin son 10 gününden bahsetmek istiyorum. Peygamber Efendimizin Ramazanın son 10 gününde yaptığı ibadetten yani itikaf ibadetinden bahsedeceğiz. Recep, Şaban ve Ramazan-ı şerif...Bu aylarda yer alan kandiller geçti. Mübarek kandillerle güzelleşen bir hayat...Mü’min, bu bereketli aylarda yoğun bir kulluk atmosferine giriyor. İbadet ve riyazetle islam’ın letafetine ulaşmaya çalışıyor. Bu manevi yükselişin zirvede olduğu mevsim Ramazan-ı şerif...Ramazan’ın feyiz ve bereketine bizleri kavuşturan Rabbimize hamd-ü senalar olsun. Ramazanın gelişiyle manevi dünyasını zenginleştiren, orucuyla, hatim ve mukabelesiyle,teravih namazıyla,sahur ve iftarıyla, zekat ve fitresiyle, dua ve tevbesiyle, zikir ve niyazıyla manevi yükselişi sağlamaya çalışan müslüman, Ramazan-ı şerifin son 10 gününde itikaf ibadetiyle konsantrasyona erişir. Bizi bekleyen önümüzde fırsat gecesi Kadir gecesi var..Kur’an-ı Kerim’le risalet görevine başlayan Efendimiz’in peygamberlik öncesi Hirada hazırlanması gibi , mü’minler Ramazan’ın son 10 gününde Yüce Peygamber’in (A.S.) sünnetini yerine getirmek üzere itikafa girerler.
İtikaf,alıkoymak,bir yerde kalmak anlamına gelir ve kişinin sıradan davranışlardan uzaklaşarak, ibadet amacıyla belirli bir süre mescitte kalması demektir.
İtikaf, Ramazan’ın son günlerinde bir camide, caminin bir köşesinde, eşinden, çocuklarından, işyerinden,sanatından, dünyalık namına ne varsa terkedip, arkada bırakarak camiye veya mescide sığınmak, Rabbinden gelecek ikram-ı ilahiyi ve ihsanı bekliyor halde bulunmaktır. Bu misafirliğin adı itikaftır. Cenab-ı Hakk’ın evinde misafir olan kişinin adı da mutekiftir. İtikaf yapmak,kökleri Hz.İbrahim zamanına kadar giden bir ibadettir. Ramazan ayını en güzel şekilde değerlendirmeye özen gösteren Allah Rasulü, Ramazan’ın son on gününe daha da önem verir, ibadet hususunda başka zamanlardan daha fazla gayret gösterirdi. Hz.Aişe annemizin söylediğine göre, ‘‘Rasulullah (sav) itikafa gireceği vakit, Ramazan’ın son on gününün ilk gecesinden önceki sabah namazını kılar ve itikaf yerine girerdi.’’ Kendisi bu değerli zamanı ihya ettiği gibi, ailesinin de aynı feyiz ve bereketten faydalanmasını ister ve geceleri aile efradını da ibadet için uyandırırdı. İtikaf ibadetine Efendimiz (sav) kadar hanımları ve ashabı da önem vermişti.
Allah Rasulü’nün (as) itikaf için gösterdiği bu hassasiyetin sebebi, bin aydan daha hayırlı olduğu bildirilen Kadir gecesini ihya etme düşüncesiydi. Efendimiz (sav), Ramazan’n son on gününü itikafla geçirmekle, adeta bu kadirli geceyi, gece gündüz ibadetle, zikirle, tefekkürle geçirmek istemekteydi. Zira Rasulullah, vefat edinceye kadar Ramazan ayının son on gününü çoğunlukla itikaf ederek geçirmiş, vefat ettiği yıl ise yirmi gün itikafta kalmıştı. İtikaf yapmakla mü’min, işinden, meşgalesinden uzak bir şekilde kısa da olsa tefekkür etmeye gayret eder. Dünya işlerinin unutturduğu hakikatleri düşünür, kendisiyle yüzleşir, unuttuğu kendini, akibetini, ahiretini hatırlar. Dünya hayatının yabancılaştırdığı kendine gelir, adeta yeniden dirilir, huşu ve huzur içerisinde takvasını artırarak tekrar döner dünyasına. İtikaf, Rabbin rızasına talip bir kul için maneviyat kampıdır. Mü’min kulun sadece Allah rızası için dünya işlerinden uzaklaşarak, Ramazanın son on günü ve gecelerini mescidde ibadet ve taatle, Kur’an ve zikirle, dua ve niyazla, tevbe ve istiğfarla, ilim ve irşadla, nefis muhasebesi ve tefekkürle geçirmesi, takva yolunda ilerlemesi, kendisini Rabbine vermesidir. Gerçekten tek başına kalıp nefsini muhasebeye çekmek için çok güzel bir zamandır itikaf günleri.. ‘‘Hesaba çekilmeden kendinizi hesaba çekiniz.’’ buyruğu üzere kendimizi hesaba çekme zamanıdır itikaf.. İtikaf, kalben,ruhen ,aklen ve bedenen Allah ile olma halidir.. İtikaf, hayatı terketmek değil , hayatı terbiye ve tanzim etmektir.. Hayattan kopmadan, hayatın içinde kalarak Hayy ve Kayyum olanla irtibatlı olmaktır. Yüce Yaratıcı’ya yönelmeyi ve O’nunla irtibatlı olmayı sağlayan itikaf mü’mine manevi ufuk ve imkan sunmaktadır. Nitekim Allah Rasulü itikafı en güzel şekilde değerlendirerek itikafa verdiği önemi mü’minlere göstermiş ve itikaftaki mü’min için şöyle buyurmuştur : ‘‘ İtikafa giren, günahlardan uzak kalır ve kendisine tüm iyilikleri işleyen gibi iyilikler yazılır.’’ buyurmuştur. Rabbim bizleri Ramazanın ve itikafın lezzetini yaşayanlardan eylesin.