Tarih: 10.06.2020 16:35

NORMALLEŞME SÜRECİNDE HUKUKİ RİSKLER

Facebook Twitter Linked-in



Normalleşme sürecindeki hukuku riskleri ve dikkat edilmesi gereken konuları Av. Elvan Kılıç kaleme aldı.  Dünya Sağlık Örgütü tarafından pandemi olarak ilan edilen COVID-19 salgınının yayılımının diğer ülkelere bakılarak tahmin edilmesi, önlem senaryolarının hızlı bir şekilde oluşturulması ülkemizi bir normalleşme sürecine götürmüştür. Doğru yapılan tespitlerin öngörüsü sayesinde, devlet kurumları, şirketler ve toplum, salgına etkin ve hızlı bir şekilde adapte olabilmek için önerilen kılavuzlar eşliğinde tedbirler almıştır. İçinde bulunulan tehlikeli dönemde, toplumsal yaşamın salgını atlatacak şekilde düzenlenmesi, sağlık hizmetlerinin etkin planlanması, salgın süresince lojistik ihtiyaçların giderilmesi, kamu ve özel kurumların faaliyetlerinin planlaması için gibi tedbirlerin alınmasına devam edilmektedir. Ancak her ne kadar tedbirler alınsa da hukuki bakımından riskler devam etmekte, süreçler durdukça vatandaşlar hak kayıplarına uğramaktadır.
Bu hukuki risklerden bir tanesi hak aramaya ilişkin sürelerin uzun bir zaman denilebilecek süreç boyunca durdurulmasıdır. Her ne kadar adliyelerde, icra dairelerinde salgını önlemek için insan sirkülasyonu yok denecek kadar azaltılsa da hak arama, dava açma süreçlerinin durdurulması birçok avukatlık bürosu, şirket ve vatandaş için zorluk yaratmıştır. Bunlardan bir tanesi icra takiplerinin durdurulması sonucunda vatandaşların alacakları için icra takibi yapamamasıdır. Örneğin Covid sebebiyle işten çıkarılan kiracısının ödemediği ev kirası yüzünden zorlanan ev sahibi, süreler durdurulduğu için kiracısına karşı takip başlatamamaktadır. Her ne kadar bu süreçte alınan hukuki tedbirler bir kesimi korusa da bir kesimi ciddi anlamda hak kaybına uğratmaktadır. Alacaklarını alamayan ticaret şirketleri de işlerin durması ile artan kayıpları ile mücadele etmekte, ekonomik destek beklemektedir.
İnsan sirkülasyonunu azaltmak amacıyla, adliyelerdeki icra müdürlükleri nezdindeki işlem yoğunluğu da göz önünde bulundurularak alınan bu karar, toplum sağlığı bakımından oldukça önem arz etmekte ise de ortaya bazı hukuki sorunlar çıkabileceğini söylemek yerinde olacaktır. İşbu karar kötü niyetli borçlular tarafından kötüye kullanılarak, malvarlığının muvazaalı şekilde devri (adliyelerde faaliyetler azalsa da noterlerde tüm hızıyla devam etmektedir), taşınır ve taşınmazların satılarak nakde çevrilmesi ve borçluların mal kaçırması gibi hukuki problemlere ve risklere yol açabilecek bir ortam hazırlamaktadır.
Bu olasılıklar ve mücbir sebepten dolayı alacaklarına kavuşamayan alacaklının normalleşme tedbiri ile işleyecek olan hukuki süreçlerde başlatacağı takipte, alacağın tahsil edilememesi riski ve süreçte harcanacak zaman ardından, ayrıca hukuk/ceza davaları ile hakkına kavuşması için daha fazla emek ve masraf yapması gerekecektir.
Alacağını tahsil edemeyen, bir başkasına olan borcunu ödeyemeyeceği için takiplerin durdurulması, özellikle ihtiyati hacizleri de kapsar şekilde bu kararın alınması, önemli ekonomik sorunlara yol açsa da gerekli tedbirler alındığında icra müdürlüklerinde işlemler alınacak, hacizlere gidilecektir. Çünkü toplumun kalkınması ekonomik güce bağlıdır ve cebri icra yolu ile bir şekilde ekonominin önündeki engeller kaldırılacaktır. Ancak güvenli hijyenik tedbirler alınmazsa alacaklarının tahsili sırasında doğabilecek tetiklenmeler tekrardan sürecin durdurulmasına sebebiyet verebilir. Kaldı ki bu durum özellikle ticari işletmelerin zararlarının artışına neden olabilir. Alacaklara yönelik hukuki riskin yanı sıra sözleşmelerdeki mücbir sebep maddesinin düzenlemesi, iş sağlığı ve güvenliği uygulamaları da Covid-19 sebebiyle önem taşıyan hukuki risklerdir.
Özellikle ticari işletmelerde, özel okullarda ve sözleşmeyle iş yapılan tüm iş yerlerinde mücbir sebep nedeniyle sözleşmelerde uyarlanma tedbirlerine gidilmiştir.  Sözleşmede belirtilsin ya da belirtilmesin Türk Borçlar Kanunu gereğince çoğu şirket mücbir sebep nedeniyle hukuki risk altında bulunmaktadırlar. Çünkü ticari ilişkilerde sözleşme kullanımı ve çek-senet uygulamaları en fazla risk içeren alanlardır. Aynı zamanda Covid sebebiyle işten çıkarma yasağının uygulanması şirketleri etkilememekte, üretime ve ekonomiye katkıda bulunmak için istihdam oranlarında istikrarlı gitmektedirler. Sözleşmelerdeki mücbir sebep faktörünün kötü niyetli olarak öne sürülmesi akabinde hukuki riski ortaya çıkarabilir.
Son olarak İş güvenliği ve sağlığı açısından ise iş yerlerinin normalleşmeden sonra çalışanlarını korumaları için gerekli önlemlerin almaması büyük bir risk taşımaktadır. Sürelerin durdurulduğu ve çoğu işyerlerinin faaliyetlerini azalttığı dönemin ardından tekrar bir insan sirkülasyonunun devam etmesi iş yerlerinde salgının tehlikesini arttıracak ve daha büyük bir ekonomik zararı arkasından getirecektir. Her ne kadar Cumhurbaşkanlığınca çıkarılan genelgeler veya iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu uygulansa da tedbirlerin sıkı sıkıya uygulanması halinde tehlike azalacaktır. İşverenin, yayınlanan bu mevzuatlar kapsamında gerekli önlemleri almaması halinde çalışanlar kendilerini risk altında hissedecek ve şirketin beklenmedik bir şekilde salgına bağlı olarak istihdam kaybını yaşamasına neden olacaktır.
Bahsedilen bu üç alanda tedbirlere uyulmaması ve normalleşmeye hızlı dönülmesi yönündeki riskler beraberinde daha fazla hukuki risk getirmektedir. Çünkü adliyelerde sirkülasyonun artması tekrardan tedbirleri geri getirecek, alınan önlemler ve verilen kararlar doğrultusunda hukuki süreçler tekrar durdurulacaktır. Duruşmaların ertelenmesi, arabuluculuk görüşmelerinin durdurulması gibi alınan tedbirler ile yargı dönemi yavaşlayacağından vatandaşların hak arama gibi hukuki faaliyetleri de durma noktasına gelecektir. Bu sebeple tüm süreçlerdeki normalleşmeye dönülmesinden sonra doğabilecek hukuki risklerin önlenmesi, yargının kaldığı yerden devam edebilmesi, alınan tedbirlerin tüm bireyler ve firmalar tarafından sıkıca uygulanmasına bağlıdır.
 
 

özel transfer alanya




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —