'KİŞİLER İTİKAFLA NEFSANİ DUYGULARINDAN SIYRILIR'
Dini bir terim olarak itikafın, akıl sağlığı yerinde ve ergenlik çağına gelmiş bir Müslümanın beş vakit namaz kılınan bir camide ibadet niyetiyle bir süre durması olduğunu kaydeden Soykök, “Kişi bu ibadet vesilesiyle nefsani arzularından sıyrılmakta, dünyevi meşgalelerden uzak durmakta ve manevi derecelerini yükseltmektedir. İnsanın, Allah’a tam bir teslimiyet içerisinde ibadet ve taatte bulunmak amacıyla zamanının belirli bir kısmını ayırması ve bu esnada meşru bile olsa her türlü nefsani ve şehevî arzulardan uzak durması, manen olgunlaşması için önemli bir vesiledir. Dinî duygu ve düşüncenin yoğun bir şekilde yaşandığı, mümkün olduğu ölçüde dünyevî isteklerden uzaklaşarak Allah’a yönelinen bir ortam, insana derin bir manevi ufuk ve imkân sunmaktadır. İtikaf, kökleri Hz. İbrahim zamanına kadar giden bir ibadet çeşididir. İtikâfın sahih olabilmesi için itikâfa giren kimsenin cünüplük, hayız ve nifas gibi hallerden temizlenmiş bulunması ve itikâf için niyet etmesi şarttır.” diye konuştu.
“İTİKAF İÇİN RAMAZANIN SON 10 GÜNÜ DAHA FAZİLETLİDİR”
“Yılın herhangi bir zamanında itikâfa girmek mümkün olmakla birlikte Ramazanın son on gününde itikâfa girmek daha faziletlidir.” diyen Müftü Soykök, “Nitekim Allah Resûlü (S.A.S) Ramazan’ın son on gününde itikâfa girmiş ve bu sünnetine vefatına kadar devam etmiştir. Hanımlarının yanı sıra birçok sahabi de onunla beraber bu sünnete uymuşlardır. İtikâfa özellikle Ramazan ayının son on gününde girilmesi, bin aydan daha hayırlı olan Kadir gecesini de ihya etme fırsatı vereceği için ayrı bir önem taşımaktadır. Nafile olan itikâfın en azı bir gündür. İmam Ebu Yusuf en az süreyi, bir günün yarıdan fazlası olarak belirlerken İmam Muhammed itikâf için bir saati de yeterli bulur. İtikâfa giren kimse, camide yer, içer, uyur ve ihtiyacı olan şeyleri mümkün olduğu takdirde camide tedarik eder. Tuvalete gitmek, abdest almak ve gerekli olduğunda gusletmek gibi tabiî ihtiyaçları için ise camiden dışarı çıkabilir. Bu gibi zorunlu hâllerin dışında camiden çıkarsa itikâfı bozulur. Bu anlatılan şekli ile camide itikâf erkeklere mahsustur. Kadınlar ise evlerinin namaz kılmak üzere belirledikleri bir yerinde itikâfta bulunabilirler. Şafi mezhebine göre ise, mescit dışında itikâf caiz değildir.” şeklinde konuştu.
'SALGIN NEDENİYLE CAMİLERDE İTİKAFA GİRMEK MÜMKÜN DEĞİL'
Salgın hastalıkla mücadele tedbirleri nedeniyle bu yıl camilerde itikafa girmenin mümkün olmadığına dikkat çeken Müftü Soykök, “Ancak, itikâf sünnetinde asıl olan itikâfın camilerde yapılması olmakla birlikte salgın ve benzeri mücbir sebepler olması durumunda kadınların evlerde itikâfa girebildikleri gibi erkeklerin de evlerinin mescit edindikleri bir odasında şartlarını gözeterek itikâfa girmeleri bazı âlimlerimizin görüşleri doğrultusunda caiz görülmüştür. Buna göre bir Müslüman, evinin mescit edindiği bir odasında itikâfa girerek, Kur’an-ı Kerim okumak, namaz kılmak, tevbe, istiğfar, dua ve niyaz etmek, kelime-i tevhid ve tekbir getirmek, nefis muhasebesi yapmak, Cenâb-ı Hakkın varlığı, birliği ve kudreti hakkında tefekkür etmek, gereksiz söz ve işlerden uzak kalmak suretiyle Peygamberimizin bu güzel sünnetini ihya edebilir. Dolayısıyla pandemi ile mücadele günlerinde tam kapanma dönemini bu şekilde ibadetle ve itikaf niyetiyle değerlendirmek pek ala mümkün olacaktır. Bu, modern hayatta gündüzleri iş güç, geceleri televizyon gibi pek çok oyalayıcı nedenden dolayı, tefekküre, daha doğrusu kendisine zaman ayıramayan Müslüman için bulunmaz bir fırsattır.” dedi.
“REİKİ, YOGA MEDİTASYON YERİNE NAMAZ VE İTİKAF”
Müftü Soykök açıklamasını şöyle tamamladı: “Son yıllarda kimi çevrelerin, hayatın yoğun stresine ve sorunlarına karşı, reiki, meditasyon, yoga gibi bazı uygulamaları yegâne çözüm gibi sunulabilmektedir. Oysa huşû içinde kılınan namaz ile itikaf içinde geçirilen vakitler, sadece bir zihin boşalması değil, aynı zamanda imanın kemale erdirilmesi gayreti, nefis muhasebesi, nefis terbiyesi ve tezkiyesidir aslında. Kişinin nereden geldiğini ve nereye gittiğini derinlemesine tefekkür ederek hedeflerine daha emin adımlarla ilerlemesi için tamamen kendine ayırdığı vakitlerdir. Bireyin kendini hatırlamasıdır, Rabbini hatırlamasıdır, hakikat aynasına bakıp kendine gelmesidir ve ne yazık ki, bizi rahatlatacak, hayatımızı kolaylaştıracak, dünyamızı yaşanır kılacak huşû içinde kılınan namaz ile tefekkürle geçirilecek itikaf gibi iki önemli alternatif, toplumumuzda unutulmaya yüz tutmuş vaziyettedir. İşte itikaf, bize bizi, bizi biz yapan değerlerimizi, kendimizi, öz benliğimizi hatırlatacaktır. Hz. Peygamber (SAS) bu ibadetin insana kazandıracaklarını şöyle ifade etmiştir: ‘İtikafa giren, günahlardan uzak kalır ve kendisine tüm iyilikleri işleyen gibi iyilikler yazılır.’ Bu duygu ve düşüncelerle Ramazanın feyiz ve bereketinden istifade ederek sağlık ve afiyet içerisinde Kadir gecesine ve bayrama bizleri kavuşturmasını Yüce Allah’tan niyaz ediyorum.”