Manisa İl Müftülüğü 2022 Ramazan Sayfası Hazırlayan: Sebahattin GÖKSU / İl Vaizi
01.05.2022 Pazar (30 Ramazan 1443)
Günün Ayeti:
“Gücünüz yettiği kadar Allah’a karşı gelmekten sakının. Dinleyin, itaat edin, kendi iyiliğiniz için harcayın. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.” (Tegâbün, 64/16)
Günün Hadisi:
'Beş geceyi ihya edene Cennet vacip olur: Terviye gecesi (Kurban Bayramından iki gün önce Zilhicce ayının sekizinci gecesi) Arefe gecesi, Kurban Bayramı gecesi, Ramazan Bayramı gecesi ve Şaban ayının on-beşinci (Berat gecesi) gecesidir.' (- et-Tergîb ve't-Terhîb Trc, 2:330.)
Günün Duası:
“Rabbim! Beni sana çokça şükreden, seni çokça zikreden, senin azabından çekinen, sana hakkıyla itaat eden, sadece senin için eğilen, daima sana yalvarıp yönelen bir kişi eyle!”
Bayram Mesajı: Mustafa SOYKÖK / İl Müftüsü
Manisa’da bayram namazı saat 06.44’de kılınacak.
“Ramazan ayının sonlarını yaşıyoruz. Bir hüzün dönemindeyiz. Ramazan ayına veda ediyoruz aynı zamanda bir sevinç dönemi. Ramazan Bayramının sevincini yaşayacağız inşallah. Ramazan Bayramı dini bayramlarımızdan biri. Bayramlar Müslüman kişiliğimizi oluşturan çok kıymetli zamanlar . Aynı zamanda milli bayramlarımızda var. Ramazan Bayramı dini bayramlarımızın ilkidir. Ramazan ayı boyunca açlık, susuzluk, Allah rızası için bir takım zevklerden kendimizi alıkoyduk. Geceleri sahura kadar ibadetler ettik, daha fazla Kuranı Kerim okuduk. Bunun akabinde Cenabı Allah bizi bayrama eriştirdi. Bayramı neşeli ve sevinçli geçirmek Peygamber Efendimizin bir sünnetidir. Şehit yakınlarımız, gazilerimizi, hastalarımızı, büyüklerimizi bayramda ziyaret etmeliyiz. Bayram neşesine ortak olmalıyız. Kabir ziyaretlerimizi gerçekleştirmeliyiz. Ramazan ayında uyguladığımız güzel davranışları bayramdan sonra da sürdürmeliyiz. Şimdiden tüm vatandaşlarımızın Ramazan Bayramını tebrik ediyorum.”
Günün Makalesi:
ELVEDA YA ŞEHR-İ RAMAZAN / Dr. Ahmet ERDİNÇLİ / MCBÜ İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi
Oruçlarımızla, zekât ve sadakalarımızla, iftar, sahur ve teravihleriyle donanmış, Kur’an’la süslenmiş mübarek bir ayın bugün son gününü yaşıyoruz. Sevinç ve hüznü bir arada yaşamaktayız. Sevinçliyiz bir ay boyunca manevi bir hayatın gereklerini yerine getirmeye çalıştık. Hüzünlüyüz kendimiz, ailemiz, cami cemaatimiz, mahallemiz, televizyonlarımız ve gazetelerimizle birlikte yaşadığımız manevi bir iklimin sonuna geldik. On bir ayın sultanı Ramazana “elveda” derken bu mübarek günlerde neler kazandık, daha neleri kazanabilirdik diye düşünerek bir değerlendirme yapalım. Kendimizi bir muhasebeye tabi tutalım. Ramazan dolayısıyla ibadetlerimize, insani ilişkilerimize, manevi kazanımlara yoğunlaştık. Bize düşen bundan sonra Ramazan’da kazandıklarımızı ömrümüzün sonuna kadar korumaktır. Rabbimizin bu konudaki emri açıktır. “Ölüm sana gelinceye kadar Rabb’ine ibadet et” (Hicr: 99) Oruç ibadeti, insanı manevi yönden geliştiren, olgunlaştıran bir ibadettir. Sadece Ramazan’da değil, senenin belli zamanlarında oruç tutmaya çalışmalıyız. Sevgili Peygamberimiz; Ramazandan hemen sonra gelen Şevval ayında 6 gün oruç tutan kimsenin senenin tüm günlerini oruçlu gibi geçirmiş olacağını ifade ederek şevval orucunun faziletini belirtmektedir. Bununla birlikte: Pazartesi-Perşembe oruçları, eyyam-ı bid oruçları, aşure orucu gibi zamanlarda da oruçlu olmaya gayret göstermeli onun bereketinden istifade etmeye çalışmalıyız. Ramazan ayı; birlik ve beraberliğimizi geliştiren yardımlaşma ve dayanışma ayı idi. Bu mübarek ay vesilesiyle zekât, fitre, fidye, sakada ve ramazan kolileri ile bu birlik ve beraberliğin en güzel örneklerini sunduk. Bu yardımlaşma ve dayanışma imkânımızı sadece Ramazana has kılmadan, imkânımız olduğu müddetçe devam ettirmeye çalışmalıyız. Ramazan; Bir ay boyunca bizi yaratan Allah için; midemize, dilimize, gözümüze, kulaklarımıza ve söylemlerimize oruç tutturmaya çalıştığımız bir aydır. Ramazandan sonra yine tüm azalarımıza Ramazanda kazandığımız haramlardan uzak durma, yalan, gıybet, dedikodu, iftira vb. şeylerden ırak olduğumuz bir hayata devam etmeye söz verdiğimiz bir ay olmalıdır. Ramazanda bol bol Kur’an okuduk. Çünkü Ramazan, kendisinde Kur’an’ın indiği “Kur’an Ayı” idi. Bu mübarek günlerde diğer zaman dilimlerinde okumadığımız kadar Kur’an’la buluştuk, hatimler okuduk, mukabeleler dinledik. Onunla daha fazla buluştuk. Ramazandan sonra Kur’an’ı bir kenara atmadan, tüm ömrümüzü Kur’an’la barışık bir şekilde geçirmeye çalışmalıyız. Ramazan vesilesiyle bir söz verip hayatımız boyunca Kur’an-ı Kerimi okuyacağımıza, anlayıp hayatımıza yansıtmaya çalışacağımıza söz verebilmeliyiz. Yüce Rabbim Ramazan vesilesiyle yapmış olduğumuz ibadetlerimizi, sadaka, hayır ve hasenatımızı kabul eylesin, Kendi rızasına muvafık ameller yapmayı cümlemize nasip eylesin. Bizleri bayram sabahına günahlarından arınmış bir şekilde ulaşmayı nasip eylesin. Ramazan ayında elde ettiğimiz bütün güzellikleri bundan sonraki ömrümüze yansıtabilmeyi nasip eylesin. Rabbim bu mübarek gün ve saatler vesilesiyle dualarımızı kabul eylesin. Bizleri, vatanımızı ve dünyamızı bir an evvel şu korona virüs belasından kurtarsın. Bir an evvel eski sağlıklı, sevdiklerimizle bir araya gelebileceğimiz, sarılabileceğimiz, birbirimize ikramlarda bulunabileceğimiz günlere kavuştursun. Amin… amin… amin…
Bayramımız Kutlu, Gönlümüz İman ve Neşe Dolu Olsun. Can bula cananını, bayram o bayram ola, Kul bula sultanını, bayram o bayram ola, Hüzn ü keder def ola, dilde hicap ref ola, Cümle günah af ola, bayram o bayram ola.
Günün Fetvası:
Ramazan bayramı namazı kaç rekattır ve nasıl kılınır?
Bayram namazı yılda iki defa kılındığı için kılınışı unutulabilen bir namazdır. Bu nedenle camilerde din görevlileri namaz öncesi bayram namazının nasıl kılınacağını hatırlatır. Bayram namazı bayramın birinci günü sabah namazının ardından güneş doğduktan sonra kılınır. Bayram namazı öncesi hatırlatmaların ardından müezzin kayyım nidada bulunarak namaz kılmak için camiye gelenleri nasıl niyet edecekleri konusunda yönlendirir. Niyet edilirken hangi bayram namazı kılınacaksa o zikredilir. Örnek olarak “Niyet ettim Allah’ım senin rızan için Ramazan Bayramı namazı kılmaya, uydum hazır olan imama” şeklinde niyet edilir. Bundan sonra imamla birlikte hareket edilerek: 1. Rekat
Bayram namazına niyet ettikten sonra tekbir alınır ve eller bağlanır,
Sırasıyla imam hatip ve cemaat sessizce 'Sübhaneke duası'nı okur, sonra fasılalar halinde;
Tıpkı iftitah tekbiri gibi yeniden eller kulak hizasına kaldırılarak 1. Tekbir alınır ve eller yanlara salınır,
Sonra 2. Tekbir alınır ve eller yine yanlara salınır,
Ardından 3. Tekbir alınır ve bu sefer eller göbek hizasında bağlanır.
İmam; gizlice “Euzü besmele” çeker, açıktan 'Fatiha suresi' ile birlikte 'Zammı sure veya zammı sure yerine geçecek miktarda Kur'an-ı Kerim' okur. Cemaat ise sessizce imamı dinler.
Rüku ve secde yapılarak 2. Rekata kalkılır.
2. Rekat
İmam; gizlice “Besmele” çeker, açıktan 'Fatiha suresi' ile birlikte 'Zammı sure veya zammı sure yerine geçecek miktarda Kur'an-ı Kerim' okur. Cemaat ise sessizce imamı dinler.
Ardından tekrar tıpkı iftitah tekbiri gibi yeniden eller kulak hizasına kaldırılarak 1. Tekbir alınır ve eller yanlara salınır,
Sonra 2. Tekbir alınır ve eller yine yanlara salınır,
Ardından 3. Tekbir alınır ve eller yine yanlara salınır,
Son olarak 4. Tekbir alınır ancak bu sefer eller kulak hizasına kaldırılmaz ve rükuya gidilir.
Rüku ve secdenin ardından oturulur, 'Tahiyyat, Salli-Barik duaları' okunur ve önce sağ tarafa sonra sol tarafa selam verilerek namaz tamamlanır.
Bundan sonra müezzinin refakatinde hep birlikte 3 defa tekbir (teşrik) getirilir. Bu tekbirlerle birlikte imam hatip bayram hutbesi okumak üzere minbere çıkar.
Esma-ü’l-Hüsna:
Afüvv; hiç bir sorumluluk kalmayacak şekilde günahları affeden demektir. Allah Teâlâ, günahları kökünden kazıyıp tamamen yok eder. Kirâmen kâtibin meleklerinin kayıtlarını siler. Hatırlayıp mahçup olmasınlar diye kullarına işledikleri günahları da unutturur. Bu isimden nasip alan kul, bir taraftan devamlı Allah’tan af diler, diğer taraftan ümitsizliğe kapılmaz. Kullara karşı da çok affedici olur.
Raûf: Sözlükte “şefkat ve merhamet etmek” mânasındaki re’fet kökünden türeyen raûf kelimesi “kalbi dayanamayacak derecede merhametli” demektir. Dil âlimleri re’fetin rahmetten daha güçlü bir şefkat duygusunu ifade ettiğini belirtir. Rahmet, “hoşlanmasa bile kişinin başkasına iyilik yapması” anlamına da geldiği halde re’fet gönülden kopan bir istekle şefkat gösterme içeriğine sahiptir. Raûf Allah’a nisbet edildiğinde “ileri derecede şefkatli ve merhametli” mânası kastedilir.
Mâlikü’l-mülk; mülkün gerçek sâhibi; bütün varlık âleminin tek hâkimi demektir. Allah Teâlâ, bütün kâinatın tek sâhibi ve mâlikidir. Mülkünde istediği gibi tasarruf eder. Dilediğine mülk verir, dilediğine vermez. Dilediğine az verir, dilediğine çok verir. Mutlak hükümranlık O’na aittir. Bu isimden nasip alan kulda mal ve mülkün emânet olduğu şuuru yerleşir. Mal ve mülkü nasıl kullanacağını bilir; israf ve cimrilikten uzak durur. Nimet verene şükrünü tam yapar.
Zül celâli vel ikrâm; ululuk ve ikrâm sahibi demektir. Allah Teâlâ, yaratıkları tarafından yüceltilmeye ve övülmeye lâyık olandır. Kullarından dilediklerine, kendisine samimiyetle kulluk vazifelerini yapmayı sağlayan, mânevî derecelerini yükselten, dünyada ve âhirette onlara bol lütuflarda bulunandır. Ne kadar büyüklük, ululuk, yücelik varsa, hepsi Allah’a mahsustur.
Ramazan Sözlüğü:
AREFE:
Arefe haccın en önemli farzı olan vakfenin yapıldığı yerin (Arafat) diğer adıdır. Vakfe, kurban bayramının bir gün öncesi olan zilhicce ayının dokuzuncu günü burada yapıldığından bu güne yevmü arefe (arefe günü) veya Türkçe’de kısaca arefe (arife) denilmiştir.
Arefe günü, haccın temel rüknü olan vakfenin o gün yapılması sebebiyle büyük önem taşımaktadır. Arefenin önemine, faziletli ve makbul duanın o gün yapılan dua olduğuna dair hadisler vardır (bk. Şevkânî, IV, 70; Muhibbüddin et-Taberî, s. 392). Vakfe, arefe günü zeval vaktinden kurban bayramının birinci günü fecrin doğuşuna kadar olan süre içinde yapılır. O gün vakfenin dışında yapılması gereken başka önemli hususlar da vardır. Hacıların terviye günü (8 Zilhicce) Mekke’den Mina’ya gidip orada geceledikten sonra arefe günü sabah namazını Mina’da kılarak güneşin doğuşunu takiben Arafat’a çıkmaları, zeval vaktinden sonra orada gusletmeleri, öğle ve ikindi namazlarını öğle vaktinde birlikte kılmaları zamanlarını tekbir, tehlil, telbiye, salâtüselâm ve dua ile geçirmeleri ve akşam güneşin batmasıyla birlikte Müzdelife’ye doğru yola çıkmaları sünnettir. Hz. Peygamber’den arefe günü oruç tutmanın faziletine dair hadis rivayet edildiği gibi, Arafat’ta oruç tutmanın menedildiğine ve kendisinin orada oruç tutmadığına dair hadisler de vardır. Buna göre, hacıların zayıf düşerek asıl görevlerini aksatmalarına yol açacağı için arefe günü oruç tutmaları mekruh, hacca gitmeyenlerin aynı gün oruç tutması ise müstehap kabul edilmiştir (Şevkânî, IV, 267-269; el-Fetâva’l-Hindiyye, I, 229). Ayrıca kurban bayramının dördüncü günü ikindi namazına kadar her farz namazın ardından okunan teşrîk tekbirlerine de arefe günü sabah namazından sonra başlanır. Diğer taraftan, Hanefîler’e göre arefe ve daha sonraki dört gün içinde umre yapmak, diğer hac vazifelerini aksatabileceği için tahrîmen mekruh sayılmıştır. Bugün uygulamada görülen izdiham, Hanefî mezhebine ait hükmün isabetli olduğunu ortaya koymaktadır. Diğer üç mezhebe göre ise kerahet söz konusu değildir (Mv.F, II, 144).
Arefe günü, Arafat’taki hacıları taklit maksadıyla halkın Mescid-i Nebevî’de veya başka herhangi bir mescid veya yerde toplanması bid‘at olup mânasız bir davranıştır (İbn Vaddâh, s. 46-47; Muhibbüddin et-Taberî, s. 387; el-Fetâva’l-Hindiyye, I, 153).
Kurban bayramından bir gün öncesine mahsus olan arefe tabiri, Türkçe’de ramazan bayramından bir gün öncesi için de kullanılmaktadır. Bunun gibi, belli gün ve bayramlardan bir gün öncesine veya önemli bir olay ya da olayların cereyan ettiği bir dönemden önceki günlere de Türkçe’de arefe denmektedir.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.
Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.