Manisa İl Müftülüğü 2022 Ramazan Sayfası Hazırlayan: Sebahattin GÖKSU / İl Vaizi
22.04.2022 Cuma (21 Ramazan 1443)
Günün Ayeti:
“Göklerde ve yerde bulunanların hepsi O’ndan ister (O’na muhtaçtır). O her an yaratma halindedir.” (Rahmân, 55/29)
Günün Hadisi:
“Bir konuda sana inandığı halde, kardeşine yalan söylemen ne kadar büyük bir ihanettir.” (Ebû Dâvûd, Edeb, 71)
Günün Duası:
“Allah’ım! Gazabından rızana, azabından affına, senden Sana sığınırım. Senin kendi Zatını övdüğün gibi ben Seni övemiyorum.”
Günün Makalesi:
SANAL ÂLEMDE İSTİKAMET / Said KOBAK / Akhisar Cezaevi Vaizi Süfyân b. Abdullah es-Sekafî (r.a.) anlatıyor: “Ey Allah’ın elçisi! Bana İslâm’ı öylesine tanıt ki, onu bir daha senden başkasına sorma ihtiyacı duymayayım,” dedim. Allah resulü (s.a.s.): “Allah’a inandım de sonra da dosdoğru ol!”buyurdu. (İbn Mâce, “Fiten”, 12) İstikamet kelimesi sözlükte “doğruluk, dürüstlük, adalet, itidal, itaat, sadakat ve dürüstçe yaşama” anlamlarında kullanılmaktadır. Arapça sözlüklerde ise istikametle ilgili olarak genellikle “dinî ve ahlâkî hükümlere uygun bir hayat sürme, her türlü aşırılıktan sakınma, Allah’a itaat edip Hz. Muhammed’in sünnetine uyma” şeklinde özetlenebilecek açıklamalar yapılmıştır. Ahlâk ve tasavvuf kitaplarında istikamet insanın bütün yükümlülüklerine riayet etmesi, yeme, içme, giyinme ve her türlü dinî-dünyevî konuda itidal çizgisini takip etmesi, görevlerini yaparak günahlardan uzak durması, dinin ve aklın irşadına göre ubûdiyyet yolunda ilerlemesi gibi değişik şekillerde açıklanmıştır. Aynı kaynaklarda yapılan tasniflerden istikametin üç çeşidinin bulunduğu anlaşılmaktadır. Bunları sanal âleme bakan yönleriyle şöyle sıralayabiliriz:
İnançta istikamet
İhlas ve içtenlikle İslâm’ın inanç esaslarının tümüne inanmak ve onlarda aslâ şüpheye düşmemektir.“Gerçek mü’minler, Allah’a ve Resûlüne iman eden sonra da aslâ şüpheye düşmeyen, Allah yolunda mallarıyla canlarıyla cihad edenlerdir. İşte doğrular onlardır.” (el-Hucurât 49/15) âyeti, istikâmetin, sağlam bir inanca dayalı olarak İslâm esaslarını yaşamakta sebat etmek anlamında olduğunu göstermektedir. Peki sanal âlem, inancımıza nasıl etki eder? Öncelikle konuya psikolojik açıdan bakmak gereklidir. Sanal âlemde dinen yasaklanan bir davranışı yapan insan, kendisini kimsenin görmesini istemez. Fakat Allah ve melekler, onu görmekte, onun ne yaptığını bilmektedir. Bu hakikati bilmesi ve günahtan uzaklaşamaması neticesinde kişi, Allah’ın ve meleklerin olmamasını isteyebilir. Her bir günah içinde küfre gidecek bir yol vardır hakikati bu mânaya da işaret etmektedir. Sanal âlemde inanç noktasında dikkat edilmesi gereken bir diğer hususta bilgi kirliliğidir. Bir konuda farklı görüşlerin zikredilmesi, bâtıl ve hurafe birçok şeyin yayılması, araştırma yapanın tereddüde düşmesine, doğru tek olmalı, bu kadar dallanıp budaklanmamalı diyerek sapmalar yaşamasına sebep olmaktadır. Ayrıca “gizli şirk” olarak tarif edilen riya ve gösterişe düşme tehlikesi de vardır. Her ne kadar “iyiliklerin çoğalmasına vesile olsun” gibi bir düşünce ile yola çıkılsa da niyetlerdeki sapma payı göz ardı edilmemelidir.
Sözde istikamet
Doğru konuşmak, yalan söylememek, doğru sözlü olmak demektir. Süfyân b. Abdullah, Hz. Peygamber’e “Hakkımda en çok endişe ettiğiniz şey nedir?” şeklinde ikinci bir soru yöneltmiştir. Efendimiz (s.a.s.) de mübarek dilini tutarak “Bu!” buyurmuştur. (İbn Mâce, “Fiten”, 12) Böylece Allah elçisi, iman ve istikamet bakımından en tehlikeli organın dil olduğunu ve dolayısıyla doğru sözlü olmaya son derece dikkat etmek gerektiğini vurgulamıştır. Sosyal medya kullanıcıları, daha ilk adım denilebilecek olan isim yazma, e-posta oluşturmada fake isim ve hesaplar kullanarak doğruluktan ayrılmaya başlarlar. Bu hesaplar üzerinden diğer insanlara ait birtakım bilgilere ulaşma, elde edilen bilgileri izinsiz paylaşma da yine bu başlık altında değerlendirilebilir. Çekilen videolar insanlar, töhmet altında bırakılabilir. Bu durum, bazen hayatların sonlandırılmasına, yuvaların yıkılmasına sebep olabilir. İnsan, sanal âlemde de olsa özgürlüğünün bir başkasının hakkının başladığı yerde bittiğini bilmelidir; hakkında kesin bilgi sahibi olmadığı şeyin peşine düşmemelidir. Çünkü organların hepsi bundan sorumludur. (el-İsrâ 17/36) Dinimizin kul hakkına yaptığı vurgu hatırdan çıkarılmamalıdır.
Davranışta istikamet
Aşırılıklara kaçmadanitidal üzere, yani sünnet-i seniyyeye göre İslam’ı yaşamaktır. Burada “dijital dindarlık” olarak ifade edilen Cuma, kandil, bayram mesajları göndermeye, âyet ve hadis paylaşmaya dikkat çekmemiz gerekmektedir. Çünkü insanlar, gerçek hayatta en yakınındakilerin bile hatırını sormazlarken, sanal âlemde kendilerini çok farklı gösterebilmektedirler. Bunun yanında sanal mecralarda kişi, kendisini kaybetmemeli, gerçek hayatta haram olan davranışların oralarda da haram olduğunu bilmelidir ve ona göre davranmalıdır. Sanal âlem, sosyal medya artık hayatımızın vazgeçilmezleri arasında yer alıyor. Bunları bilinçli kullanmaya çalışalım. Çocuklarımızı da bu konuda eğitelim. Kulluğun sanal ve gerçek âlemde devam ettiğini akıldan çıkarmayalım.
Günün Fetvası:
İtikâf nedir, nasıl yapılır?
Dinî bir terim olarak itikâf akıl sağlığı yerinde ve ergenlik çağına gelmiş bir müslümanın beş vakit namaz kılınan bir mescitte ibadet/Allah’a yakınlık elde etme niyetiyle bir süre durması demektir. İtikâfa giren kimse, camide yer, içer, uyur ve ihtiyacı olan şeyleri mümkün olduğu takdirde camide tedarik eder. Tuvalete gitmek, abdest almak ve gerekli olduğunda gusletmek gibi tabiî ihtiyaçları için ise camiden dışarı çıkabilir. Bulunduğu camide cuma namazı kılınmıyorsa, cuma namazını kılmak üzere başka bir camiye gidebilir. Cenaze namazı için ise dışarı çıkamaz. Kendisine veya malına bir zarar geleceği korkusuna kapılması ya da zorla çıkarılması hâlinde başka bir camiye gitmek üzere içerisinde bulunduğu cami veya mescidden çıkabilir. Bu zorunlu hâllerin dışında camiden çıkarsa itikâfı bozulur (Merğînânî, el-Hidâye, II, 291-293).
Hz. Peygamberin (s.a.s.) Ramazan’da ve özellikle bu ayın son on gününde itikâfta bulunduğunu bildiren birçok hadis-i şerif vardır (Buhârî, İtikâf, 1; Müslim, İtikâf, 1-5; Ebû Dâvûd, Ramazân, 3; Savm, 77).
Nafile olan itikâfın en azı bir gündür. Ebû Yusuf en az süreyi, bir günün yarıdan fazlası olarak belirlerken İmam Muhammed itikâf için bir saati de yeterli bulur (Merğînânî, el-Hidâye, II, 290). Yukarıda izah edildiği şekli ile camide itikâf erkeklere mahsustur. Kadınlar ise evlerinin namaz kılmak üzere belirledikleri bir yerinde itikâfta bulunabilirler (Merğînânî, el-Hidâye, II, 291).
Şâfiî mezhebine göre ise, mescid dışında itikâf caiz değildir. Kadın, kocasından izin alarak mescitte itikâf yapar. Zira Hz. Peygamberin (s.a.s.) eşlerinin mescidde itikâfa girdikleri rivayet edilmiştir (Müslim, İtikâf, 6). Bu mezhebe göre itikâf sırasında oruçlu bulunmak da şart değildir (Şîrâzî, el-Mühezzeb, I, 350; Şirbînî, Muğni’l-muhtâc, I, 658-662).
Esma-ü’l-Hüsna:
Vekîl; işlerini kendisine bırakanların işlerini en mükemmel bir şekilde yapan; kendisine güvenilip dayanılan demektir. Allah Teâlâ, her bakımdan insanın güvenip dayanacağı varlıktır. En güzel vekildir, en büyük vekildir. Yarattığı bütün varlıkların işlerini idare edendir. Allah Teâlâ, elinden geleni yaptıktan sonra işini Allah’a havale edeni, mükâfâtlandırır.
Kaviyy; pek güçlü; gücü her şeye yeten demektir.Allah Teâlâ, tam bir kudret sahibidir. Gücü, kuvveti sonsuzdur; bitmez, tükenmez. Bir sınıra sığmaz, ölçüye gelmez. Nicelik ve nitelik bakımından üstün kudrete sahiptir. Gücünün yetmeyeceği bir şey düşünülemez. O, her şeyi etkiler, ama hiç bir şey O’nu etkileyemez.
Metîn: Sözlükte “sağlam, kuvvetli, sert ve dayanıklı olmak” mânasındaki metânet kökünden türemiş bir sıfat olup “çok güçlü ve sağlam” demektir. Allah’a nisbet edildiğinde “fiillerinden dolayı zâtına herhangi bir zorluk ve yorgunluk ârız olmayan, nihaî noktada kudretli” anlamına gelir (İbnü’l-Esîr, “mtn” md.; Zeccâc, s. 55).
Ramazan Sözlüğü:
Sıddîk: Sözlükte “gerçeği konuşmak, gerçeğe uygun bilgi vermek, dürüst ve güvenilir olmak” anlamlarına gelen sıdk masdarından isim olan sıddîk “son derece doğru sözlü, asla yalan söylemeyen, sözünde duran, gerçek olduğuna inandığı şeyi onaylamakta tereddüt göstermeyen kimse” şeklinde tanımlanmaktadır (Râgıb el-İsfahânî, el-Müfredât, “ṣdḳ” md.; Lisânü’l-ʿArab, “ṣdḳ” md.; Fahreddin er-Râzî, XXI, 223). Cürcânî, sıddîkı “diliyle dışa vurduğu her söze mutlaka kalbiyle ve işiyle gerçeklik kazandıran kimse” olarak tarif etmektedir. Tehânevî’nin sıddîk konusunda naklettiği “Resûlullah’ın bilgi, söz ve fiil biçiminde ortaya koyduklarının hepsini tasdik etmekte ve Peygamber’le mânevî münasebeti sebebiyle onun iç dünyasına yakın olmakta en ileri seviyede bulunan kimse” şeklindeki daha özel bir tarifte Resûl-i Ekrem ile Hz. Ebû Bekir arasındaki ilişkinin göz önüne alındığı anlaşılmaktadır.
KISSADAN HİSSE
İYİLİK GİZLİ OLMALIDIR Köyde yaşayan yaşlı bir ressam vardı. Olağanüstü güzel resimler yapıp iyi fiyata satardı. Bir gün köyden bir fakir gelip dedi ki : 'Yahu senin durumun iyi. Neden kimseye yardım yapmıyorsun. Bak fırıncı fakirlere ara ara bedava ekmek veriyor. Kasap bazen bedava et veriyor. Sen neden hiç yardım etmiyorsun..?' Ressam tebessüm etti ama bir şey demedi. Bu fakir bütün köyde sabah akşam ressamın aleyhinde konuşuyor ve ressamı kötülüyordu. Bir gün ressam hasta oldu. Kimse de onun yanına gelmedi ve sonunda ressam öldü. Aradan bir kaç gün geçti. Artık ne fırıncı ekmek verdi fakirlere ne de kasap et verdi. Sordular; 'neden fakirlerin hakkını kestiniz...?' Dediler ki; 'her ay başı o merhum ressam bize para verip fakirlere ekmek ve et vermemizi söylerdi. O ölünce para veren kalmadı. İşte o yüzden…' İyiliğin şartı beştir: Tez olmalı, gizli olmalı, gözde büyütülmemeli, sürekli olmalı ve yerini bulmalı.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.
Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.