Tarih: 18.01.2017 12:03

Kılıçdaroğlu’nun twitter’daki paylaşımına Özdağ’dan sert tepki

Facebook Twitter Linked-in

“Türkiye’de ne zaman kadın haklarıyla ilgili bir tartışma olsa veya o gün ki yönetime bir eleştiri gelse, CHP’liler ve onlara yakın yayın organları, “Cumhuriyet olmasaydı kadınlar olmazdı. Osmanlı, kadınları yok saydı.” edebiyatına başlarlar. Şimdi de Kılıçdaroğlu Twitterdan yayınladığı videoda , “Bir alev topu gibiydik 1923’de. Cesur, coşkulu ve umutlu. Gözlerimizi geleceğe dikmiştik; ellerimizle kuracağımız yeni ülkeye. Kadınlarımız yanı başımızdaydı….”  şeklinde bir ifâde kullandı” diyen AK Parti Manisa Milletvekili Doç. Dr. Selçuk Özdağ Kılıçdaroğlu’nun halkın aklını karıştırmaktan ve kadınları da siyasi malzeme kullanmaktan geri kalmadığını ifade ederek sert tepki gösterdi. Özdağ, “Müsaadenizle İçeride dizisinin Alyanak’ı tavrıyla Kılıçdaroğlu’na cevap vereceğim. ”Vay! Vay Vay!.. Büyüksün Kemal Baba! Bittim, bu “Kadınlarımız yanı başımızdaydı..” cümlesine. Bıkmadınız usanmadınız “Kadınları özgür kıldık.” yalanından. Cumhuriyet kurulduğu zaman münevver Osmanlı hanımları “Biz buradayız!” dediler zâten. Daha doğrusu kurulmadan dediler. 16 Haziran 1923’de Kadınlar Halk Fırkası’nı kurdular. Başlarında Nezihe Muhiddin, Şükûfe Nihal gibi münevver Osmanlı kadınları vardı. Ne oldu peki? Kılıçdaroğlu “Kadınlarımız yanı başımızdaydı.” diyor ama Cumhuriyet halk partisi,seçme ve seçilme hakkını kadınlarımıza altın tepside sunmadığı gibi, dokuz yıl engel oldu. Daha Cumhuriyet ilân edilmeden seçme seçilme hakkı taleb eden Osmanlı kadınları, bu mücâdeleyi 1934’de kazandılar. Resmî ideoloji verdiği bu hakkı, ”dünyada herkesten önce” gibi sunmayı da ihmâl etmedi. Evet, kadınlarımızın seçme ve seçilme hakkını elde etmesi, Japonya ve Fransa ve İsviçre kadınlarından evveldi. Fakat Yeni Zelanda, Avustralya, Finlandiya, Norveç, Rusya, ABD ve İngiltere kadınlarından sonraydı. CHP’lilerin inkılap târihi karnesi çok zayıf maalesef. Zannediyorlar ki Osmanlı kadınları, okuma yazma bilmeyen, hakkını savunmaktan âciz zavallı kadınlardı. Hadi târih bilmiyorlar diyelim, Çalıkuşu’nu da mı bilmezler? Feride, yabancı mektepte okumuştur ama kız okullarında öğretmenlik yapar. O okullar, Osmanlı okullarıdır. Kaldı ki Osmanlının son döneminde, değil mektebe giden kadınlar, evde tahsil görenler dahi yüksekokul seviyesinde yetişiyorlardı” diye konuştu.

KILIÇDAROĞLU ÖNCE NEZİHE MUHİDDİN’E YAPILANLARIN İZAHINI YAPSIN

O dönem evde eğitim alarak yetişmiş münevver hanımlardan birisinin de Nezihe Muhiddin olduğunu belirten Özdağ, “1889’da Kandilli’de doğan Nezihe Muhiddin, 11 yaşında gittiği muallim mektebini beğenmeyince eğitimine evde devam etti. Arapça, Farsça, Fransızca ve Almanca öğrendi. Maarif Nezareti’nin imtihanlarını kazanıp fen bilgisi öğretmeni oldu. İttihat ve Terakki Kız Sanayi Mektebi’nde müdürlük yaptı. Başarılı bir iş hayatı vardı. Bir taraftan da yazıyordu. Halide Edip, Fatma Aliye ve Şükûfe Nihal gibi, devrinin münevver kadınlarıyla görüşüyordu. Zamanına göre feminist sayılan Nezihe Muhiddin, yurttaşlık haklarında eşitlikten yanaydı.  16 Haziran 1923’de Cumhuriyet Halk Fırkası’ndan da evvel Kadınlar Halk Fırkası’nı kurdu. Hedef kadınların siyâsî alana girmesi, seçme seçilme hakkını kazanması gibi görünse de asıl maksat, Türk kadınını lâyık olduğu mevkiye taşımak; kadınlık onurunu yüceltmekti. Ancak, erkek hâkimiyetindeki basın meseleye, “Kadınlar mebus olmak istiyor.” şeklinde alaycı bir üslûpla yaklaştı. Kadınlar Halk Fırkası’na, yönetimden izin çıkmadı. Bu hareket “taşkın” ve “bölücü” bulundu. Kafasında tek parti ideali olan Cumhuriyetçiler için her parti hareketi bölücüydü aslında. Netice olarak bu kadın partisi hareketi tasfiye oldu. Parti, Türk Kadınlar Birliği adını alarak yoluna devam etti. Nezihe Muhiddin’e, yolsuzluk iftirası atıldı. Bu acımasız ortama dayanamayan Nezihe Muhiddin, kabuğuna çekildi. Evinde çaylı sohbetler düzenledi. Kitap yazdı. 1958 senesinde akıl hastanesinde sessiz sedâsız öldü” dedi.

AKBABACILAR DALGA GEÇTİ

“Peki, bugün en ufak bir meselede Osmanlıya gerici diye saldıran bazı basın, 1923’de hak isteyen kadınlar hakkında ne yazıyordu, bir bakalım.  Kadınlar Halk Fırkası Genel Sekreteri Şükûfe Nihal, Süs dergisinde partinin kuruluş gâyesini etraflı bir şekilde açıklamasına rağmen, dönemin basını, bu kadın hareketine karşı tavır aldı. Tamamı erkek yazarlardan oluşan Akbaba dergisi, 9 maddelik bir parti programı yayınlayarak Nezihe Muhiddin ve arkadaşlarıyla dalga geçti” diyen Özdağ sözlerine şöyle devam etti, “Fıkra gibi olan 9 madde şöyleydi: Hâkimiyet bilâkayd ü şart kadınlarındır. Her zevç, zevcesine itaate mecburdur. (Her koca, karısına itaate mecburdur.) Bütün ev işleri erkeklere âittir. Erkek, kadının müsaadesi olmadıkça harem dairesinden dışarı çıkamayacaktır. Muâşakatın sürat ve emniyetini temin için her mahallede gişeler açılacaktır. Dulların istikbâli temin edilecektir. Ziynet eşyasının ithâli serbesttir. Taaddüt-i zevcat memnûdur. Yani Dört kadınla evlilik yasaktır. Her kadın, gerektiğinde, kırk yaşına gelen kocasını tekâüde sevke yani emekliye ayırmaya veya gayri faale tefrike diğer bir ifadeyle ayırmaya yetkilidir deniliyordu. Bugün kadın hakları savunucusu olan Cumhuriyet gazetesi, tahkir ve tahfif eden yayınlar yaptı. Şeyh Sait İsyânı bahâne edilerek 'Türkiye'nin hayatında çok mühim meselelerin mevcut olduğu bir zamanda hanımlarımızın mebusluk propagandası veya reklamı ile meşgûl olmaları pek ciddiyetsiz' bulundu. 'Hanımların mebusluğu hiç fenâ olmaz, Meclis'te sık sık moda etrafında münâkaşalar cereyan eder. Hanımların balolarda smokin mi yoksa dekolte tuvalet mi giymelerinin daha uygun olacağına dâir, mesela İstanbul mebusesi ile İzmir mebusesi arasındaki harâretli mücâdeleyi bütün erkek mebusların merak ve tebessümle dinleyeceğine şüphe yoktur.' ifâdeleri ni kullandı. Kadın mebusları kumaş türleri üzerine tartışırken karikatürize etti. 1927’de Nezihe Muhiddin hakkında, Türk Kadınlar Birliği’nin 500 lirasını kişisel amaçlarla harcadığı gerekçesiyle soruşturma açıldı ve birlik yöneticiliğinden istifa ettirilmesiyle sona erdirildi. Yunus Nadi, Cumhuriyet’deki köşesinde bu istifa meselesi hakkında, 'Oh diyoruz, aman kurtulduk! Artık her gün kusma eğilimi içinde bunalmaktan kurtulduk.' yorumunu yaptı. Sonuç olarak; kadınlara seçme seçilme hakkı, öyle cilâlanıp parlatıldığı gibi kolayca verilmedi. 1923’de Türkiye’nin ilk partisini kuran Osmanlı kadınlarının belki de en büyük hatâsı, CHP’den evvel davranmaktı. “Türkiye’ye her ne gelecekse biz getiririz.” mantığında olan resmî ideolojinin, kontrol edemeyeceği oluşumlara tahammülü yoktu. Ayrıca; Kılıçdaroğlu’nun videosunda başörtülü kadınlar fabrikada tezgâh başında ama modern hayatın içinde yok” diye konuştu. HABER MERKEZİ




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —