0
İç Hastalıkları ve Medikal Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Nilüfer Güler, tanı anında metastatik meme kanserinin gelişmiş ülkelerde %6 gibi düşük bir oranda görülürken, az gelişmiş olan bölgelerde bu oranın %50-80'lere çıkabildiğini belirtti ve şöyle devam etti: “Ülkemizde meme kanseri görülme oranı %10'dur. Başlangıçta erken evre meme kanseri olan hastaların takibinde de, hastalığın başlangıç evresi ve tümör özelliklerine göre değişkenlik göstererek, %20 ile %50 oranında metastatik hastalık gelişebilmektedir.”
Metastatik meme kanserinde yakınmalar metastaz bölgesine göre değişiyor
Yaşamı boyunca, her 8 kadından birinin meme kanserine yakalanmasının beklendiğini belirten Prof. Dr. Nilüfer Güler şunları söyledi: “Meme kanseri erken tanı imkanı olan bir kanserdir. Bu nedenle tüm kadınların erken tanı ve tarama programlarına katılmaları, kendi memelerini tanımaları, bu konudaki farkındalığın artması çok önemli. Meme kanseri, hastalığın yaygınlığına göre 0'dan 4'e kadar dört farklı evrede değerlendirilir. Evre 0, in situ kanser dediğimiz evredir. Bu evrede metastaz riski %1'den azdır. Evre 1 ve 2 erken evre meme kanseri, evre 3 lokal ileri meme kanseri, evre 4 ise metastatik meme kanseri olarak adlandırılır. Metastatik evrede kanser hücreleri, meme dışında başka organlara yayılır. Memedeki kanserli hücreler lenf damarları ve kan damarları yoluyla başta kemik, akciğer, karaciğer, daha az olasılıkla beyin olmak üzere başka organlara metastaz yapabilirler. Daha nadir görülen metastaz bölgeleri akciğer zarı, karın zarı, kalp zarı, beyin zarları; çok daha nadir olarak sindirim sistemi, yumurtalıklar, idrar torbası olabilmektedir. Hastaların hastalığın yerine göre yakınmaları vardır: Kemik metastazlarında kemik ağrıları; beyin metastazlarında baş ağrısı, baş dönmesi, akciğer metastazlarında nefes darlığı, öksürük; karaciğer metastazlarında karın ağrısı gibi. Düzenli takipte olan hastaların hiçbir yakınması olmayabilir, yapılan muayene ve tetkikler sonucunda ortaya çıkabilir.”
Tedavide yakınmaları azaltmak, yaşam süresini uzatmak ve yaşam kalitesini yüksek tutmak hedeflenmeli
Prof. Dr. Nilüfer Güler metastatik meme kanserindeki tedavi seçeneklerini şöyle özetledi: “Seçenekler arasında cerrahi (özellikle tek organ, sınırlı metastazlar), radyoterapi (beyin, kemik gibi organlara metastaz) ve sistemik tedaviler vardır. Sistemik tedaviler içinde hormonal tedaviler, kemoterapi ve biyolojik tedaviler yer alır. Radyofrekans ablasyon, radyoembolizasyon, kemoembolizasyon gibi lokal tedavi uygulamaları da tümörün yerine göre önerdiğimiz tedavi seçenekleri arasındadır. Metastatik meme kanserinde uygulanan tedaviler, hastalığın verdiği cevaba göre hastalık bulgularında azalma ve artmalarla seyreder. Tedavi seçimi hastanın yaşı, menopoz durumu, genel durumu, ek sağlık sorunları, istekleri, sosyo-ekonomik durumu ve en önemlisi tümör özellikleri ve metastazın olduğu bölgeler ve tümör yüküne göre belirlenir. Tedavinin amacı hastalığa bağlı yakınmaları azaltmak, yaşam süresini uzatabilmek ve bunları amaçlarken de yaşam kalitesini maksimumda tutabilmektir. Pek çok hastamız tedaviyle birlikte normal günlük aktivitelerine, çalışmalarına devam edebilmektedir. Uygulanan tedavilere cevap alınıp alınmadığı belli aralıklarla yapılan öykü, fizik inceleme, laboratuvar testleri ve gerekli görülen radyolojik tetkiklerle anlaşılır.”
Hormon reseptörleri ve HER2 testinin sonucu sistemik tedavi seçimini belirliyor
Prof. Dr. Nilüfer Güler, sistemik tedavi seçimindeki en önemli faktörlerin tümör özellikleri (östrojen ve progesteron hormon reseptörleri) ve HER2 testi sonucu olduğunu belirterek şöyle devam etti: “Bu testler, memedeki primer tümör dokusunda ve/veya biyopsi yapılabiliyorsa metastaz bölgesinden alınan dokuda mutlaka çalışılmalıdır. Hormon reseptörleri pozitif bir 4'üncü evre meme kanseri vakasında, tümör yükü de az ise öncelikle tercih edilen tedaviler hormonal (antiöstrojen) tedavilerdir. HER2 pozitif hastalıkta anti-HER2 ilaçlar, kemoterapi veya hormonal tedaviyle birlikte uygulanırlar. Bu ilaçların klinik kullanıma girmesi bu gruptaki hastalarda bir devrim yaratmıştır. Çok iyi yanıtlar alabilmemizi sağlamış ve hastaların yaşam sürelerinde çok anlamlı uzamalar elde edilmiştir. Yeni anti-HER2 ajanların da klinik çalışmaları devam etmektedir.”
“Üçlü negatif dediğimiz hormon reseptörleri ve HER2 testi negatif olan hastalarda tek silahımız kemoterapidir. Bu grupta BRCA1-2 testleri dediğimiz gen testlerinden birinde mutasyon olması durumunda tedavide PARP inhibitörleri dediğimiz ilaçların kullanılması daha iyi ve uzun süreli yanıt alınmasını sağlayabilmektedir. Hormon reseptörleri pozitif, HER2 testi negatif olan metastatik hastalıkta son dönemde hormonal tedaviye direnç gelişimini engelleyen yeni moleküller geliştirilmiştir. Bunlardan biri m-TOR inhibitörü olan ilaç, diğerleri CDK4/6 inhibitörleri denilen ilaçlardır. Bu ilaçların aromataz inhibitörleri dediğimiz ilaçlarla birlikte verilmesi metastatik hastalığın kontrolde kalma ve hastalarımızın kemoterapiye geçme sürelerinde çok anlamlı uzama sağlamışlardır. Bu grupta yer alan bazı ilaçlar tek ajan olarak da etkili olabilmektedir. Kemik metastazları olan hastalarda bisfosfonat dediğimiz ilaçların kullanılması kemik ağrılarının azalmasına, kırılma riskinin azalmasına yardımcı olmaktadırlar. Bu ilaçlar kullanılmadan önce dişlerde tedavi gerektiren bir durum varsa mutlaka çözülmesi gereklidir. İlaçlara başlandıktan sonra diş tedavisi yapıldığı taktirde çene kemiğinde iyileşmeyen yaralar olmaktadır. Hem kanser tedavisi hem de destek tedavisinde kullanılacak ilaçlarla ilgili pek çok çalışma devam etmektedir.”
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.