CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel TBMM’de yaptığı konuşmada; Yenikapı Mitinginde CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun okuduğu 12 maddelik manifestoyu hatırlatarak; OHAL ve KHK’larla ilgili yaşanan süreci değerlendirdi. Özel ; “Bir Yenikapı ruhudur gidiyor. Bugün de kürsüde söylendi, bundan sonra da çokça söyleneceğe benziyor. “Yenikapı ruhu” dediğiniz mesele, iktidar partisine gidip de muhalefet partilerinin kayıtsız şartsız destek verdiği, bir beyaz kâğıdın üzerine imza atıp “Üstünü altını siz doldurun.” dediği bir gün değildir. Zaten Yenikapı’da iktidar partisi tek başına bir miting yapsaydı bugün Yenikapı ruhundan da bahsedilemezdi. Muhalefet partilerinin oraya katılımı, oraya düştüğü şerhler Yenikapı’yı anlamlı kılmış ve bir Yenikapı ruhu tartışması başlatmıştır. Yenikapı ruhu, Parlamentodaki tüm siyasi partileri temsil etmemesi açısından eksik ama 15-16 Temmuz günü Parlamentoda, o bombalar altındayken, parlamenter sisteme, demokrasiye hep beraber sahip çıkan bir Parlamentonun, bir partilerüstü yaklaşımın karşılık bulduğu bir noktada ele alınacaksa konuşulabilir.”
YENİKAPI’DA 12 MADDELİK MANİFESTO AÇIKLADIK
“Yenikapı’da kimseye bir boş kâğıt vermedik, altına imza atmadık, “Ne yaparsanız yapın, sizi destekleyeceğiz.” demedik. Aksine, on iki maddelik bir manifestomuz vardı orada, Genel Başkanımız okudu, Yenikapı’dan ve bundan sonra Türkiye'den ne beklediğini söyledi; kimse itiraz etmedi, hatta olumlu referanslar verildi ama gelin bakın bakalım şimdi, eğer varsa bir Yenikapı ruhu, ondan Cumhuriyet Halk Partisi ne anlıyor ama birileri ne yapıyor ve Yenikapı ruhunu aslında bu hâle getiren kimler?
Biz demişiz ki: “İbadethaneye, kışlaya, adliyeye siyaseti sokmayalım.” Oysa o günden itibaren -ibadethane dediğimizde tabii sadece camileri anlamamak lazım ama- gerek Diyanet İşleri Başkanlığının âdeta bir partinin sözcüsü gibi onun başlattığı tartışmaları, onun talep ettiği uyarıları, onun talep ettiği kararları almasından adliyede ortadan kalkan hâkim teminatına, savcıların özgür karar vermemelerine ve kışlanın apoletlilerinin gelip burada bulunmasına… Ama o gece sabaha kadar ne olduğunu, o an gelene kadar en yakınındakileri dahi oraya kendi iradeleriyle terfi ve tayin ettirenlerin ve o gün Yenikapı’da apoletleriyle konuşma yapanların hesap veremez durumlarının nasıl kabul edildiğini hep birlikte izliyoruz.”
KHK KOMİSYONU KURULACAĞINI MODA TABİRİYLE “ENİŞTE”DEN ÖĞRENDİK
“O gün demişiz ki: “Siyasette uzlaşma kültürünü geliştirelim, siyasete ortak aklı egemen kılalım.” Bugün bir tartışma var, kanun hükmünde kararnamelerde dört parti bir komisyon kuracakmış. Dün bunu, alt yazıdan geçmeye başladığında gazeteciler, Parlamento muhabirleri aradılar, sordular, “Özgür Bey, temas kurdunuz herhâlde.” diye. Dedim ki -moda deyimle söyleyeyim- “Böyle bir komisyon kurulacağını eniştemden öğrendim.” Böyle bir şey olur mu arkadaşlar? “Ortak akıl” diyorsunuz, “birlikte mücadele” diyorsunuz; Bakanlar Kuruluna giriyorsunuz, çıkıyorsunuz; 4 parti ortak komisyon kuracak, bunu alt yazıdan okuyoruz, bunu bizimle tartışmıyorsunuz. Hâlen daha Parlamento muhabirleri arıyor “Temas var mı?” diye, telefon geldiği yok; içeride çay içtik, içeride de kimsenin bir şey söylediği yok. Sadece “Bir komisyon kurulabilir.” Hangi şartlarda kurulacak, hangi hukuka oturacak, Anayasa’dan hangi gücü alacak, hangi yetkiyi kullanacak ve eğer bu kullanacağını tarif ettiğiniz yetkiyi bir hukuka oturtmuyorsanız bunu niye teklif ediyorsunuz?”
AKP DARBE KOMİSYONUNU 2,5 AY ÖTELEDİ
“Yani, mesele, sorunu çözmek, mağduriyetleri gidermek, ortak akılla bir şeyler yapmak değil de tribünlere oynamak olunca alt yazıdan o yazının geçmiş olması sizin için yeterli, gerisi önemli değil. Bu konuda, temassa temas, teklifse teklif, bekliyoruz. Ama öncelikle, kurulmuş mevcut komisyonları çalıştırmama hâlini, Darbe Komisyonunu iki buçuk ay ötelemenizi, karar aldığımız hâlde bütün bir yaz boyunca Meclis İnsan Hakları Komisyonunun kıpırdamamasını, Cezaevi Alt Komisyonunun “İşkence iddialarını duyuyoruz ama gitmeyeceğiz.” açıklamalarını da kamuoyunun takdirlerine sunuyoruz. Bunları da kınadığımızı belirtmek istiyoruz.”
LİYAKAT DEĞİL SADAKAT SİSTEMİ GETİRDİNİZ
“Siyasette öz eleştiriden kaçınmayalım, geçmişi iyi analiz edelim, tarihin tekerrürünü önleyelim.” demişiz. Evet, bir cemaat tüm hukuk içi ve hukuk dışı yollar kullanılarak tasfiye ediliyor. Vallahi, iki aydır değil, iki yıldır değil, yirmi yıldır zaten bunu söylüyoruz, “Bu adamlar devletin damarlarından beyne gidiyorlar. Bunlara ne istiyorlarsa vermeyin.” diyoruz. Şimdi bir cemaat tasfiye ediliyor. Peki, yerine? Başka başka cemaatlerle. Cemaatler koalisyonunun sadece dengeleri değişti. Yeni bir paylaşım savaşı var ve belli bakanlıklar, belli görevler yeni cemaatlere veriliyor. Yani, manifestonun geçmişteki hataları tekrar etmeme şartı da iktidar partisi tarafından tamamen terk edilmiş durumda.
Liyakati esas alalım diyoruz. Biraz önce milletvekillerimiz ifade etti, KPSS, o ki dayısı olmayanın dayısıdır soruları çaldırmazsanız, o ki kimsesizin kimsesidir, milletvekilini tanımayanın milletvekilidir KPSS. Ama buna mülakat getirdiniz, “Gezi olayını nasıl görüyorsun? ‘Reis’ deyince ne hissediyorsun?” sorularıyla pür AKP’li ve kesinlikle muhalif olmayacak bir memuriyet yani liyakati değil sadakati arayan bir sistem getirmeye çalışıyorsunuz.
GÜÇ ZEHİRLENMESİ AKP İKTİDARINI İÇTEN İÇE YİYOR
“Parlamenter sistemi güçlendirelim diyoruz, Yenikapı’da olağanüstü hâl ilan edip sanki bu Parlamentonun bir kısmı darbeye direnmiş, öbür kısmı darbeye şakşak yapmış gibi, alkış tutmuş gibi düşünerek Parlamentonun yasama yetkisini üzerinize alıyorsunuz; sanki Meclisin muhalefet kanadı darbecilikle enfekte olmuş gibi. Ama tek başına güç kullanmak, güç zehirlenmesinin üzerinizde yarattığı enfeksiyon bu ülkeye de çok şey kaybettiriyor ama iktidarınızı da içten içe yiyor; bunu da hepinizin bilmesi lazım.”
Yenikapı’da genel başkan medyanın özgür olması demiş, 23 tane kanal kapattınız daha geçen gün. Bu yapıya destek veren kanalları kapatın. Ama nasıl oluyor da çocuk yayını yapan kanalları, nasıl oluyor türkü çağıran kanalları, nasıl oluyor sosyal demokrasi dışında bir şeyi savunmayan kanalları… Yani kendiniz için dikensiz gül bahçesi, muhalefetin olmadığı, tek sesin olduğu bir ortamdan bahsediyorsunuz.
Yargının bağımsızlığını ve tarafsızlığını koruyalım dedik, biz önerdik liderler zirvesinde mini anayasa paketini. Nede anlaşamadık biliyor musunuz arkadaşlar, iktidar partisi grubu? HSYK seçilirken ilk iki tur nitelikli çoğunluk, üçte 2, sizinkiler diyor ki: “Üçüncü turda salt çoğunluk.” Bütün hâkimi, savcıyı iktidar partisi grubu salt çoğunlukla seçecekmiş. Buna karşı çıktığınız için anlaşamıyoruz. 12 Eylül 2010’da o cemaat için yapılandırılmış -Fetullah Hoca’yla birlikte kaldırıp- hâkimler -hani Meclisi bombalayan F16’ya bombalar yüklenmişti ya- orduya operasyon yapıp yerine getirdikleri de bizi bombalamıştı, onu düzeltelim diyoruz, hâlâ daha “Nitelikli çoğunluk değil, salt çoğunlukla biz seçelim.” diyorsunuz.
Eğitim sistemi tek tipçi olmayacaktı, el konulan bütün okulları imam-hatip yapıyorsunuz. Bir kişi çıkıp da buna itiraz etmiyor.Din ve vicdan özgürlüğünün güvencesi laikliği güçlendirelim dedik. Arkadaşlar, hayatını kaybetti 60 polis. Polisin örgütlenme özgürlüğünün önünü açıp jest yapacağınıza polise örtünme özgürlüğü getiriyorsunuz. Getirin, hiç mesele değil de esas mesele hayatını ortaya koyan adamların sendika kurmasına “evet” demeyip, örgütlenmesine “hayır” deyip örtünmesini kendinize mesele yapıyorsunuz.Ondan sonra “Yenikapı ruhu, Yenikapı ruhu.” Yenikapı ruhu burada, buna karşı çıkan iktidar partisi de karşımızda. Gözlerinizin içine baka baka bunları size hatırlatmaya devam edeceğiz arkadaşlar.”
HABER MERKEZİ