Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Hüseyin Baş Ege ve Akdeniz’i kapsayan yurt turunu sürdürüyor.
BTP liderinin Manisa ve İzmir’den sonraki durağı Uşak oldu.
BTP Uşak teşkilatıyla buluşan BTP lideri burada yerel basının da sorularını cevaplandırdı.
“Yerel seçim startını verdik”
“Uşakta’yız, yerel seçim çalışmalarımıza hız verdik. Önümüzdeki yerel seçimler bütün siyasi partiler için önemli bir gösterge” diyen Hüseyin Baş şöyle devam etti; “14 Mayıs ve 28 Mayıs seçimleri Türkiye'de değişim isteğinin başarılı olamadığı bir seçim oldu. Süreci düzgün yönetemeyen bir muhalefetin varlığını görmüş olduk. Dolayısıyla bizler de artık yerel seçimlerle başlayan süreçle birlikte genel seçimlere kadar kendi stratejimizi, kendi kurgumuzu ortaya koyup, seçim çalışmalarımıza bugünlerden itibaren start vermiş olduk. Hepimize hayırlı olsun diyorum.”
“Belediyelere yakın insanlar zenginleşiyor”
BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş konuşmasında şu noktalara da değindi;
Türkiye'de de belimizi doğrultamadığımız bir piyasa var. Ne bu piyasa, emlak piyasası, gayrimenkul piyasası. Belediyelere yakın insanlar bu şekilde zenginleşmeler ortaya koyuyorlar. Bu astronomik rakamlar. Bu, belediyelerde hukuksuzluklarla ve yolsuzluklarla oluyor. Bunlar ortadan kalkarsa aslında Türkiye'de ciddi bir ekonomik rahatlama da olacak. Bu görmezden geldiğimiz bir şey ama emlak, gayrimenkul rantı Türkiye'de ciddi bir problemdir. Bunları belediyeler üzerinden bitirebiliriz.
“Avrupa Birliği Türkiye için hayal…”
Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne alınmayacağı çok açık. Bunu zaten Sayın Erdoğan kendisi itiraf ediyor. ‘50 yıldır bizi kapınızda bekletiyorsunuz’ dedi. 50 yıl kapıda bekletilmek demek bir 50 yıl daha olsa yine bekletileceksiniz demek oluyor. Bundan önce de Avrupa bloğunun bizim Osmanlı sürecinde, bize karşı uygulamaları, politikaları zaten ortada. Yani burada aslında kültürel bir farklılık var ve bu kültürel farklılığın sonucunda sizi içinde istemiyorlar. O yüzden Avrupa Birliği hayal ürünü bir durum. Türkiye'nin buraya giremeyeceği çok açık. Bu bir vatandaşı oyalama taktiği.
“İsveç konusu Türkiye’nin ne kadar zafiyet içinde olduğunu gösterdi”
İsveç konusu da Türkiye'nin aslında dış politikalarında ne kadar zafiyet gösterdiğinin, ne kadar güçsüz olduğunun bir ispatı olmuş oldu. O kadar Kur'an yakılmasına rağmen, o kadar dinimize hakarete rağmen, o kadar bayrak yakılmasına rağmen… Bundan üç ay önce Türk büyükelçiliğinin önünde Kur’an ve bayrak yakıldı İsveç'te. İsveç bize daha nasıl hakaret edebilir, daha nasıl bize kötü bir muamele yapabilir! Bu kadarını yapabilirdi ve bunu yaptı. Buna rağmen biz İsviçre için NATO'ya girmesini onaylamış olduk.
“İsveç’e karşı tek kozunu kullanmadın”
NATO'ya girmesine engel olmanın dışında İsveç'e yapabileceğiniz hiçbir şey yok. Sen nerede, ne yapabilirsin İsveç’e, İsveç'in size ne zaman yolu düşer, İsveç'in size ne zaman işi düşer? Hiçbir alakanız yok, Tamamen ayrı iki ülke. Böyle bir kültüre sahip ülkeye (elinizde bir fırsat varken) hiçbir şey söylemeden NATO'ya girişini kabul etmiş oldunuz. Bu hükümetin dış politikadaki zafiyetidir, ama biz dış politikada uzun yıllardır bu şekildeyiz. Ancak içeri dönüldüğünde ne yapılıyor? Büyük bir zafermiş gibi kutlamalarla bunları anlatılıyor. Tamamen vatandaşımızı uyutmak için, kandırmak için politikalar. Bunlara aldanmamak gerekiyor. Şu anda dışarıda güçsüz bir Türkiye imajı var, buna emin olabilirsiniz. Bunu çok rahatlıkla söylüyorum. Bu da kötü bir imaj, doğru bir imaj değil. Bunu bir an önce toparlamamız gerekiyor.
“Emekliye yapılan maaş zammı çok düşük”
Kişi başı düşen milli gelirimizi hesapladığımızda, 4 kişilik bir aileye bunu böldüğünüzde Türkiye'de geçim sıkıntısı çeken hiç kimsenin kalmaması lazım. Türkiye'deki problem gelirin adil dağılmamasıdır. Türkiye'deki problem insanlara olan muameledir. O yüzden ben emekliye yapılan maaş zammını çok düşük buluyorum, mutlaka artırılmalı ama artırılsa bile bu bir çözüm değil. Türkiye'de bu tip rakamların üzerinden, yüzdesel farklılıklarla yarınlarımızı inşa edeceğimizi düşünüyorsak yanılıyoruz. Bunlar karın tokluğuna hayat yaşamaktır. Bu kadere mecbur değiliz, bunu farklı bir şekilde planlayabilirdik. Artık vatandaşımızın bunun arayışına girmesi lazım.