Gazeteciler Orhan Dede ve Murat Çabas’ın sorularını yanıtlayan Hüseyin Baş ekonomik sorunlara dikkat çekti, partisinin çözüm formüllerini anlattı.
Memurlara yapılan düşük zammı ve asgari ücretin düşüklüğünü değerlendiren BTP Genel Başkanı, Türkiye’de her çalışanın nasıl en az 10 bin TL maaş alabileceğini şöyle anlattı:
“Bizim ekonomiye bakışımız farklı. Bizim memura, işçiye, insana bakışımız farklı. Ekonomiye farklı bakışımızın temelinde de Milli Ekonomi Modeli yatıyor. Bugün Dünya’nın birçok yerinde uygulanan, birçok ülkenin refah seviyelerini yükselttiği, vatandaşların mutluluk düzeylerini artıran bir modelden bahsediyoruz. Türkiye’de de bunu uygulayalım diyoruz. Merhum genel başkanımız Prof. Dr. Haydar Baş’ın ortaya koyduğu tez. Ve biz bu teze hâkimiz. Biz bu tezi uygulayabiliriz. Bunun içinde ne var? Bunun içinde memurun yüksek maaşlar alması var. Bunun içinde asgari ücretin bugünün şartlarında 10 bin TL olması var. Biz bunları söylediğimizde sanki hayal satıyoruz, sanki bir şeyler söylemiş olmak için söylüyoruz gibi algılayanlar veya olayı hafifleştirmeye çalışanlar, itibarsızlaştırmaya çalışanlar olabilir. Biz bunları hayal satmak için söylemiyoruz. Biz bunları ekonominin bunu gerektirdiğini ifade etmek için söylüyoruz. Biz vatandaşımıza para ödeyebilirsek, biz vatandaşımızın geçim koşullarını belli noktalara çıkarabilirsek devlet kazanacak, devlet güçlenecek.”
Madenleri yabancılardan alıp devlet millet işbirliği ile yöneteceğiz
Milli Ekonomi Modeli’ndeki kaynakları sıralayan BTP Lideri Hüseyin Baş, ilk sıraya yer altı rezervlerini koydu.
Baş “Güneydoğu’da yaşayan kardeşlerimize hep şunu söyledik. Haklarınızı savunuyorsunuz da petrolünüzü peşkeş çektiler niye savunmuyorsunuz? Altınınızı peşkeş çektiler, niye savunmuyorsunuz? Gelin Bağımsız Türkiye Partisi ile birlikte olun. Biz bunları geri alacağız. Batman’daki petrolü senin için işleteceğim, Gümüşhane’deki altını senin için işleteceğim. Türkiye’nin ciddi anlamda yer altı rezervleri var ama bunlar başkalarına verildiği için mevcut koşullarda bunları işletemiyoruz. İlk olarak devlet bunları kendi uhdesine alması gerekiyor. Devletin bunu milleti ile birlikte işletmesi gerekiyor” dedi.
Türkiye kendi parasını basmıyor!
Bugün gelişmiş birçok ülkenin uygulamaya koyduğu “senyoraj” yani para basma hakkını Türkiye’nin hayata geçirmediğine dikkat çeken BTP lideri, “Devletin elinde ekonomik açıdan bir güç vardır, para gücü. Bizim cebimizdeki 10 lirayı, 50 lirayı, 100 lirayı basan bir devlet var. Bu, devletin kendi egemenlik hakkı. Merkez Bankası kendi bankası, vatandaş kendi vatandaşı, para kendi parası. Bunu egemenlik kurduğu topraklar altında istediği kadar basıp insanına verebilir. Bunu verirse, vatandaşın alım gücü artabilir. Ve bu artan alım gücü ile devlet ekonominin çarklarını rahatlıkla döndürebilir. Milli Ekonomi Modeli’nin de temel prensibi budur. Buna ekonomi dilinde “senyoraj hakkı, para basma hakkı” deriz. Bugün Avrupa 2012’den beri bunu yapıyor. Amerika 2008’den beri bunu yapıyor. Çin 2014’den beri bunu yapıyor. Rusya 2013’ten beri bunu yapıyor. Haydar Baş bunu ne zaman yazdı? 2005 yılında Milli Ekonomi Modeli’nde yazdı. Bu, Haydar Baş’la birlikte literatüre girmiş ve devletlerin uygulamaya başlamış olduğu bir fiil. Türkiye bunu yapmıyor. Devlet elinde ise istediğin insana istediğin kadar para verebilirsin. İstersen gidersin Katarlıya verirsin, istersen uçağa verirsin, istersen taş yığını bir saraya verirsin, istersen vatandaşa verirsin. Çünkü para senin elinde” şeklinde konuştu.
Afganistan neden itibarsız?
Hüseyin Baş, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “İtibardan tasarruf olmaz” sözünü şu ifadelerle değerlendirdi: “İtibar dediğimiz nedir? İtibar vatandaşının bir ülkeye tatile gittiğinde harcama gücüdür. Bugün Rusya, Türkiye’nin gözünde çok itibarlı. Niye? Tatil sezonu geliyor, Ruslar tatile gelecek, turizmimiz canlanacak. Rusya’nın itibarı bu. Afganistan itibarlı bir ülke mi? Neden itibarlı bir ülke değil? Taliban’ın cebinde para mı yok? Ya da önceki yöneticiler uçağı mı binmiyordu? Biz bugün görüyoruz ki, Afgan vatandaşının parası yok, vatandaş mülteci olmuş.”
Şahlanan ekonomi değil, Dolar, Euro…
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Türkiye şahlanıyor” sözlerini de değerlendiren BTP Genel Başkanı, “28 Haziran 2014’te başkanlık sistemi onaylanıyor ve Cumhurbaşkanı başkan oluyor. O tarihten bu yana Dolar tam 4 kat, Euro 3,5 kat şahlanıyor. Şimdi buna bir cevap üretmeye gerek yok. Türkiye ekonomisi ortada. Türkiye’nin söz sahibi oluşu mülteci durumundan ortada. Artık uyanmamız lazım. Bir şeyleri fark etmemiz lazım. Ülke terörle burun buruna, ülke ekonomik krizin içinde, kıyısında değil içinde. Kiramızı ödeyemiyoruz, yakıt alamıyoruz, faturalarımızı ödeyemiyoruz, geçimimizi sağlayamıyoruz, krizin göbeğindeyiz, problem var” diye konuştu.ek:haberin videosunun linki
2.HABER
Taliban’la Görüşüyorsun, Esad ile Neden Görüşmüyorsun?
- Amerika’nın amacı Taliban üzerinden İslam’ı kötülemek
Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Hüseyin Baş katıldığı bir televizyon programında Afganistan’daki son durum ve Türkiye’deki göçmen krizini değerlendirdi.
ABD’nin asıl amacının Taliban üzerinden İslam’ı kötülemek olduğunu ifade eden BTP lideri şu dikkat çekici ifadeleri kullandı:
“Batı Dünyası bundan 50 sene öncesine kadar anti-sosyalist bir blok olarak algılanıyordu. Ama bugün dünyada sosyalizm diye kendini yıpratan hiçbir kurum olmadığı için aslında batı dediğimiz kavram anti-sosyalist bir bakış açısı değildir. Bugün itibariyle hatta son 20-30 yıldan beri Batı şudur: Anti-Müslüman blok. Şimdi Afganistan’da Taliban üzerinden yapılan oyunun temelinde bu var. Dünyaya öyle bir şey anlatıyorlar ki, Taliban nedir diye sorsan, radikal İslamcı bir grup. Bunu dünya kamuoyuna paylaştığın zaman akılda kalan şey radikal kelimesi değil, İslamcı grup kelimesi. Ama bunun İslam ile bir ilgisi olmadığını anlatamıyorsun. Ve sen de çıkıp bunun ekmeğine yağ sürüp, “bunlar Müslüman” diyorsun. Bunun ne alakası var Müslümanlıkla? Burada Amerika’nın, batı dünyasının, küresel güçlerin temel hedefinde İslam Dünyası’nı yok etme planı vardır, İslam Dünyası’nı dünya insanlığı içerisinde yaşanamaz bir noktaya getirmek ve Müslümanları da uzak durulması gereken insanlar olarak gösterme projesi vardır. Türk milletinin ve Türk devletinin algılaması gereken durum budur.”